İnsan kendinden kaçamaz, kaçmamalı da zaten.. Kendi özüyle tanışmalı, farkına varmalı, boşlukları doldurmalı ve barışmalı.. “İnsanın kendini fethetmesi zaferlerin en büyüğüdür” demiş Platon ne güzel demiş.
Oldum olası sezinlerdim içimdeki boşluğu.. Anlamlandıramazdım ve cevaplar arardım; bazen derin bir anlamsızlığa düşer bocalardım… Bana; “Çok boş zamanın var, kafanı her şeye takıyorsun”, “Çok düşünüyorsun”, “Hani düşünüyorsun da ne oluyor ne faydası var” vs. diyorlar. Bilmiyorlar ki ben çalıştığım zaman bile, yolda yürürken baktığım her şeye anlam yüklüyorum; ota, böceğe, kuşa, buluta, esen rüzgara, yağan yağmura, aldığım nefese ve dahası…
Birinin davranışından ya da sözünden yola çıkıp, “neden böyle davrandı, ne yaşamış olabilir” düşüncesinden, kişinin psikolojisini ve algısını incelemeye, anlamaya çalışmaktan kendimi alamam. Benim yapım bu ve anlıyorum ki bu değişmez… Düşünüyorum da biraz kendimize dönsek, bir baksak içeriye, hepimiz aynı şeyi arıyor ve arzuluyoruz; Neden buradayız’ı Anlamak (henüz kimse bilmiyor), yaşamımıza Anlam katmak, en önemlisi ve yapabileceğimiz şey ise sevmek ve sevilmek!
Doğanın işleyiş şeklini gördükçe, bu muhteşem güzellikteki yaradılışı izledikçe şükür etmek geliyor içimden. Bütün ıstıraplarına rağmen bunu deneyimleme şansının bize kısa süreliğine verildiğini farkına vardıkça da hüzünlenmemek de elde değil..