Bir hayali olmalı insanın. Bir hikayesi de olmalı. Ama herkesin bir hikayesi var zaten. O zaman o hikayeyi kitaplara ve romanlara çeviren yazıcıları olmalı.
Şu sağ ve sol omuzda konakladığı söylenen meleklerden rica etsek acaba o defterleri bize verirler mi? Hepimizin okuyup anlayacağı ve kendisini açık eden kitabı olmalı. Öyle açık, öyle net ve öyle cesur olmalı ki öykünün kendisi. İnsan kendisini olmanın da ötesinde görmeli.
Nasıl olmalı bilmiyorum, bir şey olmalı mı onu da bilmiyorum? Hikayelerimiz çok cılızsa ne yapacağız, kitap ve öykümüz yazılmayacak mı? Kiminle konuşsam, hayatı roman olacak içeriklerle dolu. Onların da bir kitabı olmalı. Bu hayatta iz bıraktığımız güzellikler de olmalı.
Sevgi olmalı o izin içinde, huzur olmalı ve arkadan gelenler var diye miras olmalı. Mirasyediler için değil, sevgiyi, özü, hikmeti ve erdemi alıp büyütecek mirasçıları olmalı insanın. Öyle büyük, öyle güzel, öyle güçlü kökleri olmalı ki ona tutunanlar her türlü rüzgarda ve fırtınada korunabilmeli.
Belki de sadece sessizlik olmalı. Bilgi, kelime, cümle, öykü olmamalı. Herkesin birbirine bakıp sessiz kaldığı ama görebildiği ekranları olmalı. Bakınca derdini ve derdinin çaresini görebilmeli, izleyebilmeli.
Güzel olanı alkışlayabilmeli ve acı olanlar için de yanında mendil taşıyabilmeli. Her insanın bir yarını olmalı ve o yarın hep mutlu olmalı, umut dolu olmalı…
Ruh Sohbetçisi