Hayvanlar dünyası ile insanları karşılaştırdığımızda size bir soru sormak isteriz? Bize bu soruyu bir bilim adamının kendisi sormuştu. Cevabını da ilerleyen satırlarda söyleyeceğiz. ”Sadece insanların yapıp da hayvanların yapamadıkları şey nedir?” Bu cevabı isterseniz biraz düşünüp yazıya öyle devam edin.
Birincisi; şöyle baktığımızda bizdeki içgüdülerin tamamı hayvanlardan geçmiştir. Sistem iç içe kaplar gibidir. En altta mineraller, sonra bitkiler, hayvanlar ve insanlık, son olarak ademiyet şeklinde iç içe geçmiş kaplar olarak kurulmuştur. Bu kapların en üste olanı en alttakini kapsar. Lakin altta olan üstekini kapsamaz. Doğal olarak hayvanlar dünyasında ne varsa bizde de aynen bu özellikler vardır.
İkincisi; güdü “saik, motif, sürücü, iten kuvvet” demek,
içgüdü ise “içten gelen sürücü” yani “bizim içimizdeki hazır programlar”dır.
Üçüncüsü; hayvanlar dünyasına baktığımızda ilk başta bizde olmayan özelliklerin şunlar olduğu gözüküyor. Gülmezler, konuşmazlar, ağlamazlar, iradeleri yoktur. Halbuki gülen hayvanda vardır; konuşanı da ağlayanı da iradesini kullananı da vardır. Akıl yürütenleri, düşünenleri, öğrenenleri ve değişik terbiye olanları da vardır. O zaman bu ince çizgi nedir; bizi onlardan ayıran? Bilim adamından gelen cevap şuydu: Haddini aşmazlar.
Başka bir tasavvufi düşünür ise aynı soruya şu cevabı vermişti. İnsan edep ile edepsizlik arasında gidebilen tek varlıktır. Yani aynı cevabı vermişti. Bütün canlılar aleminde edepsizlik yapabilen tek canlı insandır.
Dördüncüsü; edep ile haddi biraz derinlemesine işlemek gerekiyor. Edep “görgü, terbiye” demektir. adap, edebiyat, edip gibi kelimeler buradan türemiştir.
had “sınır, keskin kenar, özellikle bıçak ağzı ve yasak” demektir. Bu kökten türeyen kelimeler ise: hadid (demir), hidda (keskinlik) ve hatt (çizgi)
Görüyoruz ki insan edepsiz olunca elindeki yetkileri kötüye ya da nefsi çıkarlarına kullanarak haddini aşabiliyormuş. Çünkü hayvanlarda tek tek olan bütün kuvveleri kendisinde birlemiş. Ve karıştırıp hepsini kullanabilme yetkisini Yaratıcı’dan almış.
Doğal olarak da iç beyin veyahut bilinçaltı dediğimiz alemimizde bir terbiye olmazsa ister istemez bir haddi aşmada olacaktır. Çünkü içeride olan mutlaka bu imtihan dünyasında bir şekilde üste çıkacaktır.
Bizimde hedefimiz bu görünmeyen, derinlerde olan hayvanat havuzunu (duyguları) çok iyi tanıyıp tanıtmak, bir şekilde etkilerini öğrenmek, nasıl diğer duygularla birleştirilir bu formülleri elde etmek ve hayatımızda uygulamaktır.
Çünkü insan haddini aşabildiği gibi, edepli olup durması gerektiği yeri de bilebilir. Bu duygularını terbiye edebilir. Mesela hayvanlar içgüdesel olarak acıkırsa veya yavrusu için bir yiyecek bulmak isterse her türlü kavgayı sergiler. Onlar çok aç iken yiyeceğini kardeşi ile bile paylaşmaktan hoşlanmaz. Lakin insan öyle değildir. Kendisi aç iken elindeki yiyeceği başka bir aç arkadaşıyla paylaşabilir. Hatta tamamını bile verebilir. Kainatta bunu sadece insan yapabilir. Belki sadece adem olan yapabilir.
Bu sebepten ötürü bu duyguları terbiye edip haddi aşmamayı öğrenmek belki de en önemli gündemlerimizden biri olmalı. Ki bu sayede gelecekte güzel nesiller yetiştirip dünyada huzur ve barışı sağlayabilelim.