Geçen Nisan ayından beri içimizi daraltan, yaşam sevincimizi bloke eden, duygularımızın akışına izin vermeyen, kendi içimize dönüp bize hesaplaşmalar yaşatan ilerlemeyen ne varsa içimiz darala darala hepsini yaşadık çünkü manevi dönüşümün ruhsal patronu geri hareketteydi. Geri hareket içe dönmek demektir. Maddesel dünyada pek bir ilerleme kaydetmeyen ama içimizde fırtınalar kopartan belki de ‘aman bir daha mı tövbe’ dediğimiz kendi kendimizi sorgulatan o büyük enerji bloğu artık düz hareketine başladı.
Astroloji evreninde Plüton transiti denince dünya bir durur, bir düşünülür, bir içe çekilme, gerilme yaşanır çünkü Plüton nam-ı diğer Hades’tir diğer adı ölümdür.
Dünyevi anlamda yeraltını (ölüm ve karanlık işler) ve yeraltı zenginliklerini, duygusal anlamda bilinçaltını, manevi anlamda vazgeçmeyi/bırakmayı yani içsel dönüşümü anlatır. En değerli madenlerin ve o güzel pırlantaların (elmas) yerkürenin 150 km. altında dünya çekirdeğine yakın noktalarda karbon atomlarının yüksek sıcaklıklarda ve yüksek bir basınç ile sıkışması sonucu oluştuğunu unutmamak gerek insanın da o pırlanta gibi olan kalbe ulaşması için belli bir dönüşüm zincirinden geçmesi gereklidir.
Nasıl ki mitolojisinde güzeller güzeli Persephone’yi (içimizdeki büyümekte inat eden gerçeklerden kaçan çocuk bilinciyle yaşadığımız dönemler) kaçırıp yer altının (gerçeklerin) dünyasıyla tanıştırır ve yediği nar sayesinde bir daha asla Persephone eskisi gibi olamaz bizim hayatımızda da aynı şekilde rolü vardır. Bunun anlamı içimizdeki saf ve masum tarafı öldürmek değil ne zaman olgun bir birey ne zaman çocuk olmamız gerektiğinin ayırımını anlatır aslında. Nefsani yönümüzü törpülemek de diyebiliriz bir anlamda. Gerçi törpüleme görevini daha çok Satürn üstlense de Plüton bize sinyal vermeden önce Satürn’ün ayak sesleri gelir hayatımıza kısıtlanmış hissetmeler, maddi manevi daralmalar, içsel disiplin ve sabır gerektiren olaylar silsilesi başlar. Bazen araya Uranüs girerek ‘hayatta yapmam’ dediğimiz şeyleri aniden karşımıza çıkararak yaptırır ve buna alışmamıza yardım eder. Daha kabullenici bir içsel dünyaya bürünmüşsek Neptün’ün yumuşak ilahi enerjisi bizi sarar sevgiyi hissetme potansiyelimizi artırarak anlayışlı ve daha yumuşak olmamıza yardım eder. Jüpiter desteği burada çok önem kazanır.
Bu sinyalleri doğru algılayamamışsak verilen süre dolduğu zaman o alanda Plüton aktif olur ve keser atar bir daha dönüşü olmamak üzere. Yaşanılan olaylar karşında çaresiz kalıp bir huydan bir tavırdan bir eylemden sonsuza kadar vazgeçmek gibi. Eğer teslimiyet yönümüz aktifse bunu kolay yaparız değilse yaptırana kadar uğraşır. Plüton Oğlak Burcu’nda işimize yaramayan, bizi ilerletmeyen, hakikatten uzak, ayağı yere basmayan ne kadar tavır duygu ve düşünce varsa hepsini dönüştürmek için elinden geleni ardına koymaz sıkıştırp bastırarak bazen ölüm korkusuyla istediği dönüşümü bize yaşatır. Ağır bir enerjidir şöyle ağır abilerden bunu bizim kötülüğümüz ya da üzülmemiz için yapmaz biz öyle zannederiz. Zira evren yanlış yapmaz bütün gezegenler esmaların tecelligahıdır bu tecelliler dünyevi hayatımızda zuhur eder. Bütün bunlar dünyevi hayatımızda bizim daha iyi ve daha gelişmiş bir varlık olabilmemiz içindir. ‘Ben istemiyorum’ gibi bir tercih hakkı tanımaz neticede ‘olacak olan olur’ bunu engelleyemeyiz.
Geçtiğimiz Nisan ayından beri her neye karar verdiysek, neleri düzeltmek için çaba gösterdiysek, hayatımızın yönünü hangi alana kaydırmak istediysek, nelerle yüzleşip nelerden vazgeçtiysek artık onları hayata geçirmek adına Plüton düz hareketiyle bize yardımcı olmak için yaşamın görünen alanında dönüşüm enerjisini ileriye doğru aktif etmeye başlıyor. Unutmamak gerekir ki Plüton Zodyağın son çıkış kapısı olduğu için kişisel hayatlarımızda hakkaniyet doğruluk ve dürüstlük konusunda asla imtiyaz göstermez. Hele Oğlak Burcu’nda Satürn ile el eleyken asla göstermez. Doğum haritalarımızda Plüton hangi burç ve evdeyse yaşadığımız hayatta o evin konuları ve burcun ifadesiyle hayatımızın dönüşümlerini yaşarız. Tırtılın kelebek olması gibi tırtıl kelebek olarak sürünen bir yaşam biçiminden dönüşerek uçma eylemi kazanarak başka bir ‘ var oluş’ alanına geçer tıpkı bunun gibi.
Toplumsal hayatta kazalara, toplu ölümlere, yok oluşla gelen dönüşümlere açık kapı bıraksa da ileriye doğru gidişte her dönemin yaşadığı bir ‘yeniden doğuş’ evresi vardır. Bizler iyilik ve güzellikle dönüşmeyi dileyelim.
Plüton’un ileriye bakışı hepimize hayırlar getirmesi dileğiyle…