Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Aşk her iki tarafın birbiri içinde erime halidir

Tarif edilmesine ihtiyaç duyulan Aşk, bazen de karşılıklı yaşanan gerçek bir ilişkiye dayanmadığı gibi, her yaşanan ilişkiyi de aşk olarak tanımlamakta pek doğru bir tanım olmasa gerek. Adına aşk denilen ilişki, elbette diğer tüm insan ilişkilerinden tabi ki farklıdır. Bunun sebebi, hem kişinin kendisi için, hem de aşkını yaşadığı karşısındaki ilişkiyle olan bağlantısı açısında büyük bir önem arz eder.

Her kişi kendince aşkı değişik yorumlayarak yaşadıklarının temelinden yola çıkıp bir anlam yükleyebilir. Bazı kişiler aşk için, içten bağlılığı gerektiren bir ilişkidir diyerek, tarifi biraz olsun biçimlendirilmeye çalışsalar da, aslında aşk için genel bir yanıt olmamakla birlikte, sadece bu tariften yola çıkıp kendi başına açıklayıcı ve yeterli bir öngörü değildir kesinlikle. Daha doğrusu, aslında aşk, düşünsel, duygusal, bedensel boyutuyla, kendisinin ve aşkını yaşadığı tarafla bütünsel anlamda onu fethetme ve onun tarafından da kendisinin fethedilme isteğine dayanan bir ilişki biçimidir denmesi daha doğruluk kazanmış olacaktır kanımca.

AŞK

Kendisiyle ve âşık olduğu tarafla buluşamadığı, yâ da kendisi ile âşık olduğu tarafla idealleştirildiği yerde aşk olmaz ve o sadece platonik bir aşk halini almış olacaktır. Bu türden aşk hali, giderek hastalıklı bir hal alan bu duruma da gerçek bir aşktan değil, saplantılı bir bilinç halinden söz edilebilmek denilebilinir yalnızca. Çünkü bireyin karşısındaki olgudan bir yansıma ve kişinin kendisine yönelimini yeşerterek çoğaltan bir öğe yoktur. İlişkinin karşılığı olmadığı yerde de kesinlikle aşk falan olmaz. Diğer yanıyla da denilebilinir ki, insanın hem en güçlü, hem de en zayıf olduğu ilişki biçimidir aşk. Çünkü aşk çırılçıplak yaşanır, düşünsel, duygusal ve bedensel boyutuyla teklifsiz, beklentisiz, çıkarsız ve ikircikli olmadan yaşanır.

Aşk her iki tarafın birbiri içinde erime halidir ve o zaman yaşanan Aşk’ta, ne bir gonca gülün gölgesine yer vardır, nede bir kuşun çırpan heyecan dolu kanadında. Çünkü bu durumda aşk özgürleşme biçimine dönüşmüştür artık. Eğer kişiler arasındaki yaşanan aşk içinde, acaba, ama fakat ancak gibi sözcükler peydah oluşmaya başlamış ise, o artık bir ilişki olma özelliğini yitirdiği gibi, artık o ilişki içerisindeki aşk bitmiş demektir. Dolayısıyla onun adına artık aşk denmediği için, her koşulda oluşan bazı olgulara herkesin kendi cephesinde başka yorum ve değerlendirmelerle tarif etmesi yoğunlaşmış olacaktır. Ama asla ve asla ona artık aşk demek doğru bir tanım olamaz.

Aşk varoluşun hiçleşme halidir ve orada arı, duru pir-u pak olmak vardır ve de insani kâmil olma halidir. Aşk bütünde ifadesini bulan berrak ve ayırımsız sevginin üst boyutudur ve o sadece bir cinse ait olamaz, onun genel bir çerçevesi vardır. Şems ile Mevlana gibi, Taptuk Emre ve Koca Yunus gibi, Mem u Zin ve Ferhat ile Şirin gibi. Aşk ancak böylesi bir çerçeve içinde vücut bulur…“

Exit mobile version