Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Put

Özünde her şey kutludur. Tüm varoluş, içindeki her şey ile birlikte kutsaldır. Kutsal olan canlıdır, değişkendir, her dem yenidir. Kutsal olan özdür; yoluna uğurlayan ve yuvada karşılayan kucaktır…

Her şey kutludur ve insan cehaleti her şeyi puta çevirebilir. Putsal olan çürümeye, ölmeye mahkum bir surettir, şekildir, törendir. Putsal olan laftır, beklentidir, hevestir. Putperestlik; canlı olan, yaşayan dururken ölü bir şeye bağlanmaktır.

Alışkanlık cinayettir. Her neyi bir alışkanlığa dönüştürürseniz onu kendiniz için ölü bir şeye çevirirsiniz. Putperestlik aslında budur. Her şey canlı olduğu halde sizin dünyanız ölümle, durağanlıkla dolu ise “kendinizi” çoktan katletmişsiniz demektir.

Hepimiz içine doğduğumuz Dünyanın inançlarını, bu Dünyayı anlamak ve onunla başa çıkabilmek için bir süreliğine ödünç alırız. En tehlikeli insan tipi, ödünç alınmış inancını putperestlikten öteye taşıyamayandır.

Ölü bir dogmaya, inanca, fikre hapsedilen her şey puttur. Her anın taze gerçeğine açık olmak yerine bayat ve sabit bir fikri, tekrar tekrar gerçek saymak, insanı sıradanlaştıran; zamanla da yobaz ve putperest yapan şeydir. Fikrin ne olduğunun, fazla da bir önemi yok üstelik…

İnsan egosu ve kibri; Hz. Muhammed’i, Ali’yi, Veli’yi; Atatürk’ü, Buda’yı ya da herhangi bir siyasi görüş veya inancı puta çevirebilir. Kutsal olan isim ve düşünceler değildir. Kutsal olan AN’da, AKIL ve GÖNÜL’de BİRlikte olandır. Canlı her şeyi içine sığdırabileceğiniz tek mekan vardır; gönül. Canlı her şeyi tadabileceğiniz tek zaman vardır; AN.

Farkındalıkla, anı anına deneyim kutsaldır. İnanca dönüştürülmüş ve propaganda malzemesi yapılan deneyim ise puttur.

İnanç, kutsala yol yapayım derken kaçınılmaz olarak kendi putlarını yaratır; iman ise tüm putları kırar. İnanç, en temelde bir varsayımı gerçek kabul etmektir. İman ise tarafsız ve bomboş kalarak, gerçeği gerçek olmayandan ayırt etmek; deneyimle bilmektir.

İnsanın gerçekte tek meselesi, olanca kalabalığın ve gürültünün içinde, ancak sessizlikte, dinginlikte duyulabilen kendi sesini duyabilmektir… Oysa insan anne-babasını, bir büyüğünü, konu komşuyu, bir bileni put edinir ve kendi hayatının sorumluluğunu onlara havale ettiği zanneder. Hiç de gerekmeyen fedakarlıklar yapar ve en çok da kendisiyle bitmeyen ve yorucu savaşlar içinde debelenir… Debelenir; çünkü ‘kendi’ sesine kapalıdır. İnsan bu haliyle, çokça kalabalıktır.

Hayat, insanı her AN türlü yollardan çağırır ve büyümeye davet eder. Büyümek, olgunlaşmak; bir puta çevrilmiş her türden fikr-i sabiti, hakikate kurban etmektir. O halde kendi bildiğini okumayı bırak. Bırak, ‘bilmediğini’ hayat sana öğretsin…

Hak ile arana koyduğun her “şeye”, put denir.
İnsan çokça zaman kendisini de bir “şey” zanneder.

Exit mobile version