Çoğu kişi ilişki yaşamak ister ancak bu isteklerinin önünü evlilik isteğiyle perdeler.
Bu toplumun dayatmasıdır; fertler arasında sanki her ilişki evlilikle sonuçlanmalıdır gibi bir kanı oluşmuştur. Sanki kanun hükmünde kararnamedir de bu yüzden herkes uymak zorundadır.
Oysa aşk ve ilişkinin dinamikleri önceliklidir; insan ruhuna uygun olan budur. Evlilik gönülle başlayıp akılla sürdürülürse yürütülür, ilerler, gelişir; o zaman tadından yenmez.
İnsanlar, kafalarına evlilik denen o kontrat çakıldığı için ister istemez zihinlerini devreye sokar çünkü ikna olmak isterler. Burada sağlamcılık ve garanticilik devreye girmiştir aslında; zihin de bunu senaryolaştırır.
Ondan sonra başınızı taşlara vurursunuz ancak çok geçtir; ayrılmak isterseniz de bu kez gelenek görenekler, aile, çevre, komşular vs. engeller. E ayrılmak için bir de hukuk araya girmek zorundadır; öylece şapa oturur kalırsınız.
Taraflardan bir ya da ikisinin mutsuz olduğu, onlara yük olan çarpık ve sağlıksız evlilikler işte bu hatalar silsilesinin sonucu oluşur; değil sadece evlilikte, salt zihinle girişilen her işte çuvallamak kaçınılmazdır.
Haa, baktınız iyi gidiyor, gönüller ve kafalar bir; evlenin tabii, ona lafım yok.
Demem o ki hormonların ateşlenmesi ve iki bedenin birbirini istemesi sonucu oluşan evliliklerin kaderi ne yazık ki budur.
Sonra gelsin aldatmalar, yalanlar dolanlar sahtekarlıklar; ee, ‘abazan evliliği’ yaparsanız olacağı budur.
Aklınızı yüreğinizle birleştirin, bu işlere öyle karar verin; evliliğin dinamikleri aşk ve ilişkiden çok daha ötedir, bunu bilin. Kadını/adamı çok istiyorsunuz diye bu kurumun saygınlığını ayaklar altına alıp pahalı bir çapkınlık macerasına girişmeyin…