Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Yabancılaşma

Yabancılaşma kavramını ilk Hegel (Georg Wilhelm Friedrich Hegel) ardından Karl Marx kullanmıştı. Hegel bireyin kendi özünden ve gerçeğinden yine bireyin kendi arzusu ile uzaklaşması olarak açıklamıştı. Hegel’ e göre bireyin yabancılaşmasında; Birey kendi tarihinden de uzaklaşıyordu. Hegel, yabancılaşmanın biricik bir eylem olarak bireyin bilinç düzeyinde gerçekleştiğini ifade etmişti.

Marx ise, yabancılaşma konusunda; Bireylerin yabancılaşma süreçlerinin kendi insiyatiflerinden çıktığını ifade eder. Yabancılaşmayı yaratan unsur olarak tüketim toplumunu oluşturan kapitalist düzeni suçlamaktadır. Ekonomik sistemin bireyleri esir alması üzerinde durmaktadır. Marx’ a göre; Tüketim toplumu içerisinde bireyin, kendi emeği ile ürettiği mal ve hizmetleri kapsayan nesnelerin boyunduruğu altına girmesidir. Bu tüketim egemenliğine teslimiyet ile kişinin kendi problemlerine, yaşadığı ortama, toplumu ve bireyi ilgilendiren olaylara yabancı durumuna gelmesidir.

Varoluşçu yazar Albert Camus’ un Yabancı romanın kahramanı Bay Meursault’ un ebeveynin ölümünü karşılama şekli, cenazede ki davranışları kabul edilir şekilde değildir. Kahramanın daha sonra kendisine heyecan hissettirmeyen bir bayan arkadaşı ile evlilik kararı alması bu davranışlarının devamı niteliğindedir. Roman kahramanın tüm bu davranışları, kendisine yabancılaşmış bir bireyin tutumlarını bize anlatmaktadır.

Bireyin kendi gelişim süreçleri içerisinde yabancılaşmasının nasıl geliştiğini irdelemek adına ergenlik ve kimlik arayışı dönemi önemli bir aşama olmaktadır. Bu açıdan bu dönemi açarak yabancılaşmanın oluşumunu açıklayabiliriz.

Bireysel olarak her birimiz ergenlik dönemi ile birlikte bir kimlik arayışına gireriz. Bireyin benlik gelişiminin bir ödevi olarak yaşanan sağlıklı bir süreçtir. Kimlik sürecinde aidiyet duygusu gelişir ve bu konuda arayış artar. Bireyin kendisini tanımaya ve anlamlandırmaya yönelik sorgulamaları artış gösterir. Gelecekte ulaşılmak istenen hedefler daha çok düşünülmeye hayal edilmeye başlanmıştır. Tüm bu gelişmeler sağlıklı bir kimlik gelişiminin aşamalarıdır. Bu süreçler üzerinde en çok etkiye sahip olacak durum ise kompleksler olacaktır. Aşağılık kompleksi kuramını literatüre kazandıran Alfred Adler’ in “Az kompleks gelişim sağlar” ifadesini de atlamamak gerekir. Bireyin başarı dürtüsünü motive eden bir unsur olarak sahip olduğu az sayıda komplekslerin olumlu etkisi olacaktır. Bireyin sahip olduğu aşağılık kompleksleri veya utançların yoğun olması bireyin kendisine yabancılaşmasına neden olacaktır. Bu olumsuz durum ile birlikte gelişen “Negatif Ego”, kişinin benlik algısında çarpıklıklara da yol açması mümkündür. Bu duruma bağlı olarak Empati gelişimi de olumsuz etkilenecektir. Birey önce kendi duygularına, kendi gerçeğine yabancılaşacak daha sonrada çevresine karşı duyarsız olacaktır. Yoğun komplekslerinin güdümü ile kendisini sahip olduğundan farklı bir durumda hissederek davranacaktır. Bu durumda ki birey hissettiği boşluğu doldurmak adına daha çok tüketime yönelebilecektir. Haz odaklı kısa süreli tatmini, uzun soluklu bir başarı tatminine değişen birey durumunda davranışlar göstermesi olasıdır. Bu durumda Hegel’ in ve Marx’ ın açıkladığı kuramlara uygun yabancılaşma rolleri sırasıyla yaşanıyor olacaktır.

Kendimize yönelik bir içsel bakış, bizi bu tip bir yabancılaşma sürecinden koruyabilir veya çıkış sağlatabilir. Bu açıdan bireyin duyguları, yetenekleri ve sahip olduğu değerleri tanımaya çalışması zaman ayırması önemlidir. Nefes çalışmaları, düzenli meditasyon, gün içinde sosyal ortamda ifade edilemeyen duygu ve düşüncelerin bir kağıda yazılması önemlidir. Yine bireyin karışışında ki kişiyi dinlerken elinden geldiğince Empatik dinleme süreçleri ile dinleme yapması bireysel gelişimin öncüsü olacaktır.

Exit mobile version