Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Umudunu çoğalt

Yazıya hangi kelimelerle başlayacağımı hiç bilmiyorum. İçimde oldukça karmaşık duygular.

Bir tarafta bıkkınlık, köşeye sıkışmış ya da kapatılmışlık hissi, bunalmışlık, bazen depresyon, bazen umutsuzluk derken bir tarafta küçücük bir umut ışığı, bazen sevinç, gözyaşı, mutluluk…

Covid – 19 hayatımıza girdiğinden beri şu son yaklaşık 1,5 senede dünya çapında yaşadığımız felaketler ,kötü haberler, kaoslar zincirinden hepimiz fazlasıyla yıprandık. Ne sosyal hayatımız kaldı ne yaptığımız bir şeylerden eskisi gibi tat alma duygusu. Corona ile mücadele ederken bir taraftan aldığımız kadın cinayeti haberleri, bir kız çocuğu yetiştiren bir anne olarak geleceğe dair korku hissi, ekonominin berbat ötesi bir halde olması, insanların yiyecek ekmeği zor bulduğu gerçeği, geleceğe dair korku ve endişelerimizin olması ve son olarak ülkemizin bir çok yerinde çıkan yangınlar, ölen canlarımız, yanan ciğerlerimiz… Hangi biriyle baş edeceğiz ? diye düşünürken olimpiyatlarda aldığımız başarı haberleri biraz olsun umut oluyor yüreğimize… Duygulanıyoruz, ağlıyoruz, biraz olsun moral oluyor hepimize.  Fakat tüm bunlarla beraber ve coronadan beri değişen yaşam standartlarımızla birlikte ruh sağlığımızı korumamız nasıl mümkün olur diye kendime sormadan edemiyorum.

Tek yapabildiğim ise penceremden içeri giren her bir güneş pırıltısı gördüğümde, içimdeki ben’e sımsıkı sarılıp, her şeyin mutlaka geçeceğini söylemek oluyor.

Ben bir psikoloji uzmanı değilim. Standart bir hayatı olan, sıradan, sade biriyim. Fakat bugüne kadar özellikle annemden öğrendiğim çok kıymetli bir öğretiye sahibim. O da ‘’Her ne olursa olsun mutlaka her şeyin bir şekilde geçeceğini bilip, içimdeki güce odaklanmak. Bulunduğum ana odaklanıp, hayatta her şeyin olabilme ihtimalinin olduğunu kendime hatırlatmak.’’

İçimdeki ben ile buluştuğumda, içimdeki kıvılcımı hissedebiliyorum. Ruhumu sarıp sarmalayan sonsuz bir enerji ışığı olduğunu hissedebiliyorum. Sahip olduklarını gören, birdenbire farkına varan bir Gamze açığa çıkıyor. ‘’Hangi su yolunu bulmadı ki bugüne kadar? ’’ diyorum kendi kendime…Yalnız değilsin Gamze. Milyonlarca insan seninle birlikte aynı duyguları paylaşıyor. Aynı taşlı yollardan geçiyor. Aynı tozu içine çekiyor. Ama bir şekilde her gece gündüze kavuşuyor. Aynı şarkıda olduğu gibi; ‘’Yukarı bak! Güneş ışığını görebiliyor musun?’’

Herkes aynı gemide ve kimileri çok daha ağır yükleri ile mücadele ederken nefes almaya çalışıyor bu hayatta.

Ama her şeyin olabilme ihtimalinin ne kadar olağan doğal olduğunu kabul ettiğinde hayat bir şekilde var olup, yine aynı acı ve mutluluklarla birlikte akıp gidiyor. Sonra diyorum ki gücüne kuvvet, ha gayret Gamze şimdi başını kaldır ve ayağa kalk! Umutsuzluğun kendin de dahil olmak üzere hiç kimseye faydası yok. Sarıl işine gücüne! Ailene, çocuğuna! Sevdiklerine, dostlarına ! Çocuğun gibi olan hayvan dostlarına! Hiç kimsen mi yok sarıl  o zaman sımsıkı kendine… Her zorluğu aşacak bir yürek yeter insana… En çok da kendine yaslan ! Sonra deriiiiiinnn bir nefes al, ver!… Nefes al, ver!

Bakış açısı her şeydir! Kaldır kafanı göğe bak! Hangi gün doğmadı? Zaman bir şekilde geçiyor ,dönüştürüyor, sarıyor, sarmalıyor yaraları… Bir de kendine nefes alacak bir alan yarattın mı?

Gerisi kolay… Hele ki birilerine faydası dokunuyorsa insanın o zaman hayata tutunacak çok daha sağlam dallara sahip olduğunu anlıyor insan.

Kökten uca kadar meyve veren bir ağaç gibi hayat!

Son tohum yok olmadıkça yeşerecek günlerimiz var!

 

Exit mobile version