Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Yaşam Tuvali

Kendine ait olduğunu düşündüğün bir yaşam tuvalinin karşısına geçiyorsun.

Elinde bir fırça, tuval bomboş sen dolusun.

İçine daldırıp manzara oluşturmaya başlıyorsun.

O kadar dopdolusun ki renk skalanda yok yok.

Fırçayı heyecanla umutla iyi niyetle sallıyorsun.

Ama olmuyor, ne manzara ne renkler sende kıvılcım çaktırmıyor.

Çok gel gitler yaşıyorsun yeni renkler değişik açılar deniyorsun olmuyor.

Dışarıdan kopyaladığın öğrendiğin uyguladığın bir çok şey tat vermiyor.

Birden elindeki fırça ve daldırdığın iç dünyana yöneliyorsun.

Şaşkınsın çünkü içindeki doluluk hep ikinci el yaşanmışlık kokuyor.

Oysa onlarla ne kadar çok yol kat etmiştin.

Senin doğruların senin prensiplerin ilkelerin aslında sana enjekte edilen hep daha önce dokunulmuş yaşanmışlıklar.

 

Bir iğreti kaplıyor içini.

Halbuki  bu değerler için ne çok fırsatı tepmiş, bir çok  kişiyi hayatından çıkarmış olaylara tepki göstermiştin.

Karşında, geçmiş kocaman bir yaşam, desenler renkler sana ait değil ama hepsi senden yansıyan.

Bir elindeki fırçaya bakıyorsun bir kendine.

Bu ana kadar yaşadığın bir ilizyondu dünyayı sana ait olmayan tesirlerle zan perdesinden izledin.

Şimdi perdeyi fark ettin ve kenara sıyırdın.

Bakan sensin ve fırçanı zansız bir iç dünyaya daldırıyorsun şimdi.

Gökkuşağı gibi renkler hepsi her tonu sana ait.

Farkındalık fırçası ile tuvaline çizmeye başlıyorsun.

Her fırça darben, sanki karanlığına aydınlık düşürüyor.

OL’an her neyse senden zuhur ediyor.

Manzaran göz kamaştırıyor, renkler iç açıyor.

Tuval sevgi, huzur, barış, AŞK kokuyor.

Exit mobile version