Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Anlamanın, anlatmanın ve anlaşılmanın özünde anlam için gönül dili

İnsan, varoluşuyla, ilahi olanın dünyevi yaşamdaki ifadesidir. İnsanın kendini ifade etmesi, ilahi olanın dünyevi yaşamdaki tezahürünün fark edilmesi, anlaşılması ve özümsenmesi için gereklidir. Birinci çakrada hayatta kalmayı başaran, ikinci çakrada ilişki kurmayı, üçüncü çakrada topluluklar içinde varlığını sürdürmeyi öğrenen, dördüncü çakra olan kalpte sevgiyi deneyimleyen insan; boğazındaki beşinci çakrada bütün bu deneyimlerini sevgiden geçirerek ifade etmeyi başararak, altıncı çakrada tanrısal bakış açısıyla baktığında, yedinci çakrada bütünsel bir idrakın ışığıyla aydınlanabilir ve aydınlatabilir.

 

Anlamamanın, anlatamamanın ve anlaşılamamanın çözümü, sevgiyle ifadenin iç içe geçmesinde saklıdır. Söz tek başına anlam ifade etmez, sevgiden geçerek anlam kazanır. Sözlerle, sözlerin ifade ettikleriyle sorun yaşıyorsanız; söze takılmayın, sözün geçtiği sevginin derinliklerine dalın. Anlamıyorsanız, anlayamadıklarınızı gönlünüzle dinleyin. Anlatamıyorsanız, gönlünüzün derinliklerine atıp sakladıklarınıza, kırılan dökülen incinen parçalarınıza gönülden sevgi gösterin ve onları derinlerden çıkarın. Anlaşılamıyorsanız, anlatamadıklarınızı, sizi anlamayanlara, sevgiyle besleyip derinlerden çıkararak, gönlünüzle anlatın, sizi gönülleriyle dinlemeleri için onlara izin verin.

İnsan, kimi zaman kulaklarını, gönlünün ve diğer gönüllerin sesine tıkayabilir. Gönülden gelen hiçbir şeyi duymak ve anlamak istemeyebilir. Gönlünün derinlerinde birikmiş olan kırık dökük incinmiş parçalarıyla yüzleşmek istemeyebilir. Yüreğinde yara açan deneyimlerini ve onların verdiği acıları görmezden gelmeye çalışabilir. Ona acılarını hatırlatan sözleri duymazdan gelebilir. O, gözlerini kapattıkça ve kulaklarını tıkadıkça; yaşam, yaralarını iyileştirmesi için yine gönlüne dönmesi gerektiğini hatırlatmak üzere, ona en anlamak istemediği deneyimleri, başkalarının gönülleri aracılığıyla göstermeye ve anlatmaya devam eder. İnsan anlamamak için ne kadar çaba gösterirse göstersin, şifalanmak isteyen gönül, kendini hatırlatır. Gönülde gizlenmiş bir acıya dokunan bir söz, bir koku, bir anı, bir anda insana gönül yarasını hatırlatmaya yeter.

Kendi gönlünü şifalandırmak için gönlüne dönen insan, acılarına baktıkça; başkalarının da gönül yaraları olduğunu, başkalarının da gizlenmiş acıları olduğunu hatırlar. Kendi acılarıyla yüzleşir, onları anlar ve şifalandırırsa; gönlünün diliyle acılarından öğrendiklerini söze dökerek kendini anlamayan başkalarına da şifa olur.

Anlamayan, anlatamayan ve anlaşılamayan aslında birdir. Gönlüne dönüp acılarıyla yüzleşemeyen insan, kendisini anlayamaz. Sevgiyle şifalandıramadığı, anlamadığı, çözemediği acılarını ifade edemez, acısını duymamak için gönlünün derinliklerine gömer, anlatamaz. Acılarıyla yüzleşme cesaretini gösteremediği için anlatamadıkları yüzünden gönül ehli olmayan biri tarafından da anlaşılamaz. Kendini anlamayan, kendini anlatamayan, kendisi tarafından anlaşılamayan ve bunların tezahüründe kimse tarafından anlaşılamayan insan, aynı kişidir. Kendinizi bir türlü anlatamadığınız, sizi anlamamakta ısrarcı görünen, anlamayan insanlar da aslında kendi gönüllerine bakmaya korkan, gönül yaralarını saklayan, kendilerini anlamaya, anlatmaya ve anlaşılmaya ihtiyaç duyan insanlardır. Gönülden sözlerinizi anlamayan da aslında acılarını anlatamamış ve anlaşılamamış bir insandır.

Bu anlayışla, bütünsel bir idrak için gönülden çıkmış ifade, anlamanın, anlatmanın ve anlamın kendisinin bütününe şifa olur.

Exit mobile version