Hayata dair herhangi bir konu hakkında yeni bir bilgi edindiğinde, hele ki bir de bu bilgi hakikatin kendisiyse eski edinmiş bilgilerinin bir algı yanılsamasından ibaret olduğunu anlasa da insan, eskinin yerine yeniyi koymakta güçlük çekebilir. Eski bilginin verdiği inancı kırmak kolay değildir. Hemen yerine yeni bilgi edinmekle kolay kolay kırılmayabilir. Böyle olunca da, insan kendi içinde o konuda iç çatışmalar yaşayabilir, o konuda karar vermesi gereken durumlar yaşadığında da zorluklarla karşılaşır. Yaşanan böyle bir durumda maaalesef yeni bilgi yararından çok yeni içsel gerilimlere sebep olur. Ta ki kişi bu yeni bilgiyi yaşayarak, elde edene kadar. Yaşayarak, deneyimleyerek, yaşadıklarından ders alarak yeni bilgiyi edinmek başka, sadece “Sırf okumak için, bilgi edinmek için okuyorum” diyerek bilgi edinmek başka.
Çok sevdiğim kitaplardan biri olan Sonsuzluğun Mesajı’nı aldım elime ve altını çizdiğim yerlerden birini açtım ve karşıma şu bilgi çıktı:
“Sen koşulsuz olarak kabul ettiğinde ve bu insanı durum ne olursa olsun sevdiğinde, onun en derinlerindeki farkındalık düzeyi uyanışa geçer.”
Bu bilgiyi ilk okuduğumuzda ya kabul eder ya da etmeyiz, yanlış veya doğru deriz. Deriz ama çoğu zaman bu otomatik bir tepki olur. Düşünmeyiz ve gözlemlemeyiz bile bu okuduğumuz bilgiyi ve bu bilgiye itiraz ettiğimiz hallerimizi. Düşünmeyiz bu okuduğumuz konudaki gerçek düşüncemizi, inancımızı. Düşünmeyiz bu bilgi gerçekten hakikati yansıtıyor mu yansıtmıyor mu diye. Eğer ki bir de bu bilgi hayatın hakikatlerinden biri ise bunu yaşadık mı yaşamadık mı diye yaşantımızı gözden geçirmeyiz bile. Halbuki bilgi hakikatin kendisi ise yargısız gözlem ile yaşadıklarımıza baktığımızda fark edeceğizdir hakikati.
Eğer ki düşünmeden ve gözlemlemeden direk doğru olarak kabul etmişsek ve geçmişte bize öğretilenler sonucu bilinçaltımızda oluşan bilgi ve inanç bunun tam tersi ise şöyle benzer deneyimleri yaşamaya başlarız. Bu bilgiyi anımsatan olaylar yaşamaya başladığımızda mesela siz karşınızdaki insanı size ters gelen bir durumdan ötürü kabul edemediniz ve bu sizin önceden edinmiş olduğunuz bilgilerin inanca dönüşüp karakterinizin bir yansıması olmuşsa ve bir yandan da bu yeni edindiğiniz bilgiyi de düşünmeden onayladınızsa bir yanınız karşındaki insanı kabul et der bir yanınız hayır bu yaptığı senin değerlerine aykırı kabul etme der. İşte bu şekilde içinden çıkılmaz gerilim dolu bir iç çatışmaya sürüklenirsiniz. Kendinizle olan bağınız yavaş yavaş kopmaya başlar.
İşte bu durumun yaşanmaması için yeni edinilen bilgiyi her yönüyle düşünmeli, gözlemlemeli, yeni bilgiye karşı olan düşüncelerinizi, inançlarınızı düşünmeli, bulmalı ve hakikat ne ise onu bulmalı, hakikat ise bunu yaşadıklarımızda fark etmeli ve kendi içimizde dönüşümünü sağlamalıyız.
Sonsuzluğun Mesajı’ndan örnek verdiğim kısa bilgiyi okuyun ve şu uygulamayı yapın:
– Okuduğunu direk doğru veya yanlış demeden verilen bilgiye ilişkin hayattaki durumları gözlemle.
– Kendi yaşamında bu bilgiyi yansıtan bir olayı düşün ve gözlemle. Bir insanı bir durumdan dolayı kabul etmediğinde o insana neler oluyor veya gerçekten onu dinleyip anladığında ve o anlaşıldığını hissettiğinde neler oluyor? İçsel dünyasını paylaşmaya başlıyor ve kendine dair farkındalıklar kazanıyor mu?
– Eğer ki böyleyse ve bu bilginin hayatın hakikatlerinden biri olduğuna inandıysan bu bilgiye ters olan hallerini düşün, bilinçaltına ittiğin yanılsamaları, inançları düşün ve bul onları.
– Sonrasında ise yine kendi içinde muhakeme yaparak bilgiye dair dönüşümü sağla ve yaşamında edindiğin hakikati yaşat.
Göreceksin ki, bilgi bilgeliğe dönüşecek…