Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Çalışma hayatı içinde kaybolan kimliklerimiz

Bazen hayattan gerçekten ne istediğimizi bilmez halde yaşantımıza devam ederiz. Anlık kayıplarımız veya kazançlarımız ile kendimizi ifade derdine düşüp, dünyanın en büyük sorunu gibi döküveririz sorunlarımızı tek tek ortaya. Birimize ağır gelen yükler, bir diğerimize sadece bir basamak çıkmak kadar hafiftir.

Kimimiz dünyayı dolanmak isterken, kimimiz sadece sessiz bir köşe ararız çevremizde. Bazen o kadar çok çalışırız ki bir bakmışız hayat almış başını gitmiş ve bizde oltayı denize atıp onu bekleyecek sabır bile kalmamış. Kimi zamanda öyle boşlarız ki hayatı birden karşımıza tonlarca ağırlıkta görev ve vazife olarak geri döner, kaçacak limanımız bile yoktur.

Her şeyimizi işe verip yola düştüğümüzde, arkamızda kalan bir ve çocuklar olduğunu unuturuz. Öyle ya her şey onların rahatlığı içindir ve bizlerin tek derdi onları mutlu kılmaktır. Gelin görün ki mutlu etmek istediğimiz kişilerin yanlarında hiç olamamışızdır ve eksik kalmışızdır yaşamda. Koşturmaktan kaçırdığımız şeyleri düşününce içimiz acır fena şekilde. Artık ne dönüşü vardır yolların ne de kazancımız geri getirir kaybolmuş mutlulukları.

İşi yaşama entegre edip yola düştük ya arada daha iyi olmak için kendimizi de paralarız binlerce bilgi, yüzlerce kitap, onlarca eğitim ile. Toplasanız hepsi belki bir ayın masrafını kurtaracak bedeller öder. Ya da ekstra girdiğiniz bir evin ya da lüks arabanın taksitine gider. Hani mutluluğunuz, huzurunuz, sevginiz… Geleceğe giden yolda kendimiz dahil her şeyimizi yitirmekle başarılı bir iş hayatı geçirmiş olduğumuzu düşünürüz. Kullandığımız tüm materyaller bize dönüp canımızı yakmakta ve acılarımızla yarına adım atmaya devam ederiz…

Sahi iyi bir iş adamı olmak mı? iyi bir yaşam ustası olmak mı güzel olan. Nedir gerçeğimiz? Hangi para yarın yiten sevgilerimizi geri getirecek, kaybettiğimiz güzel AN’larımızın değerini son nefeste mi anlayacağız?

Yaşamak için gülümsemek gerek değil mi?

NEFES diyorum o vakit…

 

Exit mobile version