Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Çiçek terapi; sizi dinler

Dinlemek kavramı son zamanlarda yitirdiğimiz önemli bir özelliğimiz. Birbirimizi dinlemiyoruz, kendimizi, kalbimizi dinlemiyoruz, yeni tanıdığımız insanları ilk 5 dakikadan sonra eğer frekansımız tutmadıysa dinlemiyoruz.

Oysaki söz gümüşse sükut altındır demiş eskilerimiz, susmak dinlemeye başlamanın onu öğrenmenin ilk adımıdır. Sessizlik içinde sessiz kalabilmek güçlü ruhun ve kalbin imzası gibidir.

Ruhun semptomları, bir kişinin konuşma şekli, ses tonu, hikayeleri; terapilerimde neyin iyileştirilmesi gerektiğini anlatıyor. Sorunlarını iyileştirmeye gelen danışmanlarımın çoğu, uzun zaman önce ele alınması gereken nedensel bir faktör olduğunu ve bu yüzden şu an bu durumda olduklarını fark etmeyebilirler. Kanımca; iyileşmenin ilk adımı farkındalık. Bazen birine sadece onda gördüklerimi söyleyerek, onlara, yenilenmiş bir yaşam gücü ve özgürlük duygusu hissetmelerini sağlıyorum.

Geçmiş hikayemde zorlu zamanlarımın ve travmalarımın içinde, tüm o doktorları gördüğümde, beni dinlemedikleri için ağlama duygusu ile ofislerinden sık sık ayrıldığım günleri anımsıyorum. Hemen durumunuzu, duygularınızı baskılayıcı bir ilaç reçete edilip yollanıyorsunuz evinize.

Bundan 15 yıl önce homeopat bir kadınla tanıştırıldım, daha ilk gördüğümde, beni iki saat boyunca yargılamadan dinledi, pasif bir şekilde değil, koltuğunun kenarında her şeyi yazarak. Daha çareyi almadan onun yanından ayrıldığımda, iyileşmenin başladığını hissedebiliyordum. Dinlediği için bana dokundu, iyi ki vardı. Tam tamına 6 ay süren çocukluk sorunlarım, sevgi açmazlarım, ihanet travmama nazikçe dokunarak iyileştirmişti. Kendimle ilk defa rezonansa giren bir iyileştirme kanalı ile tanışmıştım. Bu derinleşir giderek beni bugünlere kadar taşıdı.

Çiçek terapi sizi dinler hem de başından sonuna kadar, kimi zaman tarih tarih yoğunlaşırız, kimi zaman derinlerde bizi bekleyen kemikleşmiş travmalara yaklaşırız. Üzerine bir kazma, kürekle kapattığımızı sandığımız travmalar bugünün sorunları oluverirler. Birçok insan ciddi bir bedensel hastalık geçirdiğinde ruhunun sesini dinlemek zorunda kalır. Nerede yaşadıklarını, nerede inkar ettiklerini, kim olduklarını sorgulamaya ve anımsamaya başlarlar. Ruhlarına uyanırlar. Umarım bunu öğrenmek için hastalanmamıza gerek yoktur. Ruhunuzun sizin için istediği bu saf yerden hareket ettiğinizde, tüm seçimleriniz uyum içindedir ve büyüme erdemlidir, sevme becerimizi geliştirir.

Sizinle rezonansa girecek çiçekleri bulmak ve yaranıza tuz basmadan, önce kalbimizi sarmalayarak, nazik bir anne eli ile dokunarak başlarız terapiye. Direk soruna değmeden yaraları, umutsuzluğun perdesini kaldırarak başlamak gerekir. Çiçekler öylesine ince ve şefkatli enerjilere sahiptirler ki sizi dirençleriniz ve içinizde biriktirdiğiniz ağır metalleri atmakla başlar işe. Arınma, temizlik, kanınızda, hormonlarınızda, bağırsaklarınızda, ter bezlerinizde başlar. Adım adım yol alırken SU elementinin iletkenliği ile yudumlanarak her hücrenize iletilmesini sağlar. Çiçeğin enerjitik imzasını o mühürler içine.

Önce ilk birkaç gün sizi dinler çiçekler, iç sesiniz olmak için kalbinizi okşar, sinirleri serinletir, uykuları derinleştirir, zihninizi sakinleştirir.

Danışanlarım ortalama 2.ayın içinde şu sözleri söylüyorlar ; ‘Bir ses konuşuyor benimle, o doğru yolu hemen anlıyor, uslu bir çocuk gibi onun kalbimin sesine elçilik eden şifa anne olduğunu kavrıyorum. Onlarla aramdaki bağlar beni özüme daha çok yaklaştırıyor.’

Çiçeksiz kalmayın…

Exit mobile version