Ülkemizin kanayan yarası desem yerinde olacak kişiler…
Bu kişileri, çocuğu düşüp kafasını sehpaya vurduğunda sehpayı dövmelerinden tanıyabilirsiniz. Çocuklarının ayakları takılabilir mi? Acaba o sehpaya kafalarını vurma nedenleri kendileri olabilir mi? Asla! Haşa!
İlerleyen aylarda bu şahısları çocuk parklarında, çocukları başka çocukları iterken, döverken, oyuncaklarını alırken çocuğuna müdahale etmeyip, zorbalık uyguladığı çocuğun anne-babasına cazgırırken (“aaa ama çocuk bunlar hanımefendi, n’apalım, olacak böyle şeyler” vb.) görebilirsiniz.
Sonra çocuk okula başlar, derslerde başarısızdır, uyumsuzdur, öğretmen şikayetçidir. Veliyi çağırır ama velimiz tırnaklarını çıkartarak toplantıya tüm hıncıyla katılır. Öğretmen kimdir ki çocuğunu şikayet etmektedir? Hem öğretmen kendisinin kim olduğunu biliyor mudur? Onun çocuğunu eleştirmek hele ki başarısız addetmek kimin haddinedir?
Bu ebeveynlerin saçma bir ortak özelliği de, çocuklarının anlamsız/saçma düşüncelerini anlamsız bir hevesle savunmaları ve adeta kraldan çok kralcı olmalarıdır. Çocuğuna birisinin “yahu saçmalama, Dünya’nın düz olduğunu da nereden çıkarttın? Dünya’nın yuvarlak olduğu yüzlerce yıldır biliniyor” dediğini duysalar; “bi dakka bi dakka! Bi kere benim çocuğum mantıksız bir şey savunamaz. Hem ben de bir süredir Dünya’nın düz olduğunu düşünüyorum. Hatta ısrar ediyorum, Dünya düzdür!” Diyebilir.
Gözlemlediğim kadarıyla hemen hemen 2-3 aileden birinin tutumu böyle. Bu da bana toplumun neden kafayı yemiş olduğunu anlatıyor aslında. İşte bu çocuklar büyüyor, sorumluluk alamayan, zorba, kafasız, hiçbir işte dikiş tutturamayan, bunun sebebini kendinden başka her şeye bağlayabilen, kaba, şiddete meyilli (hatta şiddet uygulayan), erkekse kadına(ve aslında hiçbir şeye) değer vermeyen, psikopata ramak kalmış insan(cık)lar etrafımızı kaplıyor.
Çocuklarımızı “kendi potansiyelini gerçekleştirebilmiş insan”lar olarak yetiştirmek istiyorsak, onları yeri geldiğinde (pozitif bir tutumla ve yapıcı bir üslupla) eleştirebilmeli, onların da hataları olabileceğini kabul etmeli, hatalarını ne haşince yüzüne vurarak ne de saklayarak ama daima konuşarak kendi kendilerine buldurmaya çalışmalıyız.
Eğer bu konuda kendimizi yeterli bulmuyorsak (ki bu çok normal, eğitimli olmamız iyi çocuk yetiştirmemize elbette yetmeyebilir) ülkemizde çok değerli pedagoglar var, onlara gidip, kitaplarını okuyup kendimizi geliştirebiliriz.
Çocuklarımız prens/prenses değil. Bunu bir kabul edelim artık!…