Güzel kadın, güzel erkek hatta güzel çocuk yoktur sadece güzel insan vardır. Çünkü çok fazla çirkin kadın, erkek ve çocuk var dışarıda. Çirkinliği bedensel değil, ruhsal, zihinsel ve eylemsel olarak açığa çıkıyor. İki insanın birbirini sevmesi için çok fazla araç koydu kapitalist sistem. Daha ince bel, daha geniş omuz, daha sarışın, daha kaslı, daha şuh, daha uzun vb. Bugün kadın ve erkek dışarıda formlarla beraber oluyorlar. Bedensel bir yolculuk içinde yollarını devam ettiriyorlar. Kimsenin zihin, bilinç, akıl, ruh, benlik ve insaniyet ile ilgisi yok olan da çok azdır. Şimdi bütün insanlığı da beden formuna ve arzularına bağlamayalım. Bir kadını sevmek, bir adamı sevmek ya da bir çocuğu sevmek, görüntüsünün ötesine geçmeye başlarsa, sevgi açığa çıkar. Diğer türlü göz zevkine hitap eden bir resimdir ya da heykeldir.
Sevginin içsel farkındalığını yaşadığını sanan çok sayıda insan tanıdım ve sevgiyi tanımlayanların yazılarının arasından çok geçtim. Kaşına, gözüne, saçına, rengine, boyuna, posuna, kalemine, gücüne, şiddetine, şuh oluşuna, cazibesine kapılıp seviyor insan çocuğu birbirini. Aslında sevdiğini zannediyor. Bronz bir bedeni sevmek gibi düşünün, bronzluk gider ve sevgi biter. “Ebeveyn sağırlığı” diye bir kavram var, çocuklara sürekli uyarıda bulunan ebeveynleri duymayan ve onları ciddiye almayan çocuklarla ilgili bir tabir. Benzer şeyi ilişkilerde de yaşıyor insanlar. Görseline alıştığı ve doyuma ulaştığı yerden sonra, bu sağırlık tüm varlığına sirayet ediyor. Sonrasında başka bir bedene, doyuma ulaşma yolculuğu yapıyor ve sistematik olarak bunu tekrar ediyor… Eskiden sadece erkek nesli için bu değişiklik söz konusu idi artık erkeği ve kadını kalmadı, kim isterse o yapıyor hayatında değişikliği. Yani sadece erkeğin değil kadının da eli kiri oluyor ilişkiler… Bunun sebeplerinden biri de Ben olma kavgasıdır. Ben olmayı da farklı algılattılar tüm dünya halklarına ve herkes ne istersem yaparım diyerek kendi gerçekliğini hayata geçiriyor. Doğrusunu ve yanlışını sorgulamadan ve görmeden…
Bundan 20-30 yıl önceki ilişkilerde insan kadını ve erkeği ahlaki değerlere göre çok nadir bir araya gelirdi. Bir erkek figürü için kadın ulaşılmazdı ve onunla yolculuk yapmak, oturup sohbet etmek, sevgili olmak için çok çaba harcaması gerekirdi. Şimdi çabasız bir halde iken bile hayatına birilerini rahatlıkla alabiliyor. İşin ilginç yanı sosyal medya ile ilişkilerini skor ile ölçer hale geldi insan erkeği… Bazen duyuyorum erkeklerin bu ilişki yolculuklarında suçlandığını, ilişkiyi erkek erkeğe yaşasalar haklısınız diyeceğim de ilişkiyi kadınlarla yaşıyorlar. Bir kadın bir başka kadının hayatına giriyor aslında, erkeğin ise sadece bedenine… İnsan çocukları bunu farklı yorumluyor, adamın hayatına girdi, adam kadınını terk etti. Öyle değil anlayacağınız bu ilişkideki sevgi formülleri.
Sevgi kavramını anne karnında deneyimlemeye başlar insan çocuğu. Anne ve baba arasındaki sevgi ile onların kendisine duyduğu ve gösterdiği sevgiyi ilk burada hisseder. Sonrasında doğar ve gerçek hayatta bunu deneyimlemeye başlar. Dahil olduğu aile içindeki karakterlerin birbirine ve ona gösterdiği sevgi kavramıyla tanışır. Kendisini mutlu edecek şeyleri yaptığında bazen azar işitir ve sevilmediğini düşünür bazen de aşırı yoğun sevgi tepkileri alır. Aslında her iki davranışını da mutlu olduğu için yapar, azarın sebebini anlayamaz. Sonra şartlı ve koşullu sevgiyle tanışır, böyle yaparsan severim, yemeğini bitirirsen sevinirim, ders çalışırsan, büyüyüp insan adamı/kadını olursan, şöyle yaparsan, böyle yaparsan, onu yapmazsan, bunu yapmazsan… Ve sevgi denen şey, koşullu önermeleri olan bir denklem haline gelir. Birkaç bilinmeyenli denklem üstelik. Çünkü bir davranışın evin içindeki insan adamını mutlu ederken aynı davranış evin içindeki insan kadınını mutsuz ediyor. Hangisi doğru şaşırıyorsun. Biraz daha büyüyorsun ve insanların ikiye ayrıldığını öğreniyorsun, eril ve dişil. Her birine farklı davranman ve sevmen gerektiğini anlıyorsun, birine yaptığın şaka diğerine fazla geliyor, diğerine yaptığın şaka berikine anlamsız. Böyle yadırganan, dışlanan, horlanan, içerlenen, ayrıştırılan bir sürecin sonunda çocukluktan mezun olup, yetişkinliğe adım atıyor insan çocuğu ve ondan dengeli bir sevme bekliyor kendisi de o çocuk gibi arızalı olan insan kadını ve adamı… Aslında iki ayrı yaşam formunda yaşamını devam ettiren ve benzer acıları, dışlanmışlıkları hatta şiddeti yaşayan iki ayrı beden, bir araya gelip anı sonuca yani mutlak mutluluğa erişmeye çalışıyor. Şifalanmamış bir zihnin ve bedenin ilişkide ulaşacağı mutlak bir sevgi de ortaya çıkmıyor ne yazık ki…
Günün sonunda sevilecek kadın ya da erkek figürü tanımlarını bırakıp, sevgiyi hak eden BEN kavramını öğrenmesi gerekiyor insan çocuğunun. Sevgiyi hak etmediğini düşünen ya da bu da diğerleri gibi mi olacak? düşüncesiyle başlanan tüm ilişkiler sevmek ve sevgi kavramını yaralıyor aslına bakarsanız. Sevgi, şu an dünya üzerinde yaşanan şey değil ya da onu çok az kişi sevgiyi deneyimliyor. Diğer türlü sevgi diye yaşanan her duygusal eylem sadece bir alışverişin iki farklı cephesi ve işler daha çok kasada geçiyor. Alma verme dengesi denen şey bile sevginin içindeki alışverişin en büyük ve arızalı parçası olabilir mi? Yani ne kadar seversen o kadar severim, ne kadar ben olursan o kadar severim… Ne kadar benim istediğimi yaparsan beni o kadar çok sevdiğini anlarım. Çocukluktaki sevgiye ne kadar benziyor değil mi?
Velhasıl insan çocuğu; sevgi, emek istememeli. Sevgi, neden aramamalı. Sevgi, çaba gerektirmemeli. Sevgi, sadece sevgi olup akmalı. Nedensiz, hesapsız hatta kitapsız. Çünkü sevgi üzerine ne yazarsanız yazın, hissetmediğiniz müddetçe, iki kere ikinin sonucu gibi olur. Sepette kaç elma var 3 biz kaç kişiyiz dört… Elmayı dörde bölüp dört kişiye 3 dilim elma vermek gibidir sevmek. Yapabiliyorsanız sadece sevin ve bırakın… Ağacı, ormanı, toprağı, suyu, böceği, kuşu, kediyi, köpeği daha doğrusu bütün varoluşu sevin… Sevin ki varlığınızın içindeki sevgi yaşama nüfuz etsin. Tek bildiği şey sevmek olan insanları kaçırmayın. Önce kendinizi sevin ve şunu hatırlayın, sevilecek kadın, sevilecek erkek, sevilecek çocuk yoktur, sevilecek insan vardır. Kocaman sevgilerle…