Yangın merdiveninde oturmuş, şehrin seslerini dinlerken ne stres ne dinamizm var içimde. Huzurdayım. Uzaktan gelen sokak sesleri, başka dairelerden gelen çatal bıçak sesleri karşı apartmanın hüzünlü perdeleri arkasındaki kadına karışıyor. Sakinim. Londra’da yağmur yağıyor hafiften. Uzaktayım. Sorumluluklardan, işlerden, yapılması gerekenlerden uzakta, günlerin sakin sabahlar, şehirde uzun yürüyüşler, zamana takılmadan geçtiği bir yaşamın içindeyim. İnsan hali, “Keşke yaşam hep böyle olsa,” diye bir şey geçiyor içimden. Hemen ardından “Sen mutsuz olursun böyle,” diyen bir başka ses. Biliyorum ki ben proje üretmeden, bir şeyleri yaratmadan, değişim yaşamadan mutsuz olurum. Yine de yorgunum. Bir şeyleri yaratmak odak, zaman, emek istiyor ve o sırada bir sürü şey kaçıp, gidiyor. Bir trenin penceresinden geçen dünyayı izler gibi izliyorum yanından geçip gittiğim dokunamadığım yaşamı.
O an sorguluyorum yaşadıklarımı. Stres diyorum. Yetişememek, kaçırmak, kovalarken yorulmak, kendine zaman ayırmamak, hep bir baskı altında olmak. Eğer içim üretmeden duramayacaksa hep stresli mi yaşamam gerekiyor sorusu çıkıyor karşıma. Dinamizm, diyorum. Evet dinamizm benim arzum, stres ise onun yerine koyduğum, tanıdığım, bildiğim. Başarmak zor olmalı, çabasız olmaz, yorulmadan kazanılanın değersiz olması, bunlar bize dayatılanlar, büyürken bize öğretilenler. Bugün çocuklarımız daha kolay ulaşıyor, daha kolay yapıyor her şeyi, daha çabuk sonuç arıyorlar. Biz de kızıyoruz. Kolay olması doğru gelmiyor. Yarattıklarımızın değeri bizim “zorluk” çekme derecemizle ölçülüyor.
Bir arkadaşıma soruyorum, “Dinamizm ve stres arasındaki fark nedir?”
“Biri yukarıya bir ok, diğeri aşağıya iten, baskıcı bir ok.” Evet. Stres aşağıya iten, baskı yaratan, uzun süreli, yoran, tüketen bir şey. Dinamizm beni yukarıya taşıyan, çoğalan, genişleyen, odaklı, canlı bir şey. Belki de ilk yapmam gereken “Her şey zor olursa değerlidir,” algımı sorgulamak. “Gerçekten başka bir yolu yok mu? Daha kolay olmaz mı?” diye kendime sormak, buna örnek olmuş insanları bulmak, onlara sormak. O zaman belki özlediğim dinamizmin yerine daha tanıdık olduğu için stresi koymaktan vazgeçerim. Çünkü dinamik bir yaşamda, sabah yürüyüşüne çıkmak, kitap okumak için zaman ayırmak, öğlen uykusuna yatmak, sonuca takılmadan yaratmak heyecan veriyor bana. Belki siz de kendi tanımlarınızı, yaşadıklarınızı benimle paylaşmak istersiniz diye sorularımı ekliyorum. Yazarsak yanıtlarını, açılır karanlık kuytular ve dinamizm sindiği o köşeden çıkıp yaşamımıza ferahlık, coşku ve heyecan getirir.
Stres…… (Cümleyi tamamlayın. İstediğiniz kadar çok yazabilirsiniz.)
Dinamizm…… (Cümleyi tamamlayın. İstediğiniz kadar çok yazabilirsiniz.)
Bugün bana stres yaratanlar listesi oluşturun. 100 maddelik bir listeniz olsun. Listedeki maddeler tekrar edebilir, önemli olan 100 madde çıkartmaktır. Sonra bu listeyi önünüze alıp, her madde için kendinize “Gerçekten bunu yapmam şart mı?” diye sorun.
Sonra bu listede olması gereken dinamizm nedir? diye sorun ve anlatın.
Hepsi bittiğinde, yeni bir kağıda “Yansımalar” başlığı atıp, bu çalışmaların sonunda vardığınız algıyı kendinize anlatın.
Londra’da akşam oldu. Önümde koskoca bir gece var. Kitapçıdan aldığım kitaplar başucumda, ayaklarımı uzatıp birini seçiyorum.