Vatan Şaşmaz’ın öldürülmesi medyadan takip edebildiğim kadarıyla “Onu çok seviyorum, o da beni sevsin, bana geri dönsün.” düşüncesinin takıntı olmuş ve eyleme dönüşmüş halidir.
En çok bu konuda telefon alıyorum. “Sevgilim, eşim beni terk etti, bir şey söyleyin, yapayım bana geri dönsün.” diyorlar. Bu düşüncenin altında ben onu seviyorum, o da beni sevsin bencilliği yatıyor. Vatan Şaşmaz’ın öldürülmesinin bu bencilliğimizi net olarak görmemizi sağlamasını diliyorum.
Birini seviyoruz diye o da bizi sevmek zorunda değil. Seviyorsa ne ala ama sevmiyorsa ya da eskiden sevmiş ama artık sevgisi bitmişse buna da pekala demek zorundayız. Bu noktada bir türlü kabullenemiyoruz ve seviyorum dediğimiz insandan nefret ediyorum demeye başlıyoruz.
Artık bizi sevmiyorsa hele de gidip bir başkası ile mutlu olmuşsa üzüntüden kahroluyoruz. Hani onu seviyorduk? Sevdiğimiz birinin mutlu olmasına kızar mıyız, üzülür müyüz? O zaman bu nasıl sevgi? Hepimiz içten içe “Ya benimsin, ya toprağın!” noktasında seviyoruz maalesef hastalıklı, koşullu, bencil sevgilerimizi artık görüp dönüştürmemiz gerekiyor.
Aslında tam da bu nokta; sevmeyi, gerçekten sevmeyi, karşılıksız ve koşulsuz sevmenin ne demek olduğunu öğrenebileceğimiz noktadır.
Sevgi ; gelişimine destek olur.
Sevgi; olduğu gibi olmasına izin ve kabul verir.
Sevgi; o nasıl mutlu oluyorsa öyle yaşamasını ister.
Sevgi; onun mutlu olduğunu gördüğünde iki kat mutlu olur.
Herkesin koşulsuz sevebilmesi dileğiyle…
Sevgiyle…