Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Mutlu Prens

Oscar Wilde’dan Mutlu Prens, çok sevilen ve güzel bir hikâyedir. Hikâyedeki Prens, ince altın yapraklara sahip bir heykeldir; parlak safirden oluşan gözleri ve kılıcının kınında parlayan büyük kırmızı bir yakutu vardır. Şehir meydanının ortasında durmakta, ışıltısıyla herkese sevinç katmaktadır. Ancak, mutlu ettiği tüm insanlara rağmen, prens fakirleri düşünmekten kendini alamaz ve bundan üzüntü duymaktadır.

Öyle ki günün birinde omuzuna tünemiş bir kırlangıçtan üzerindeki altın yaprakları, safir gözleri ve yakutu fakir insanlara vermesi için yardım ister. Kırlangıç, prensin isteğini sadakatle yerine getirir ancak işini bitirdiğinde güneye uçmak için çok geç kalmıştır; zaten kış gelmiş ve kırlangıç donarak ölmüştür. Altınlarından ve mücevherlerinden arınmış prens artık parlamıyordur ve kasaba halkı da çok üzgündür.

Biz İnsanlar, birbirimizi değiştirmeye çalışmaktan ziyade birbirimize ışıldamak için yeryüzüne geldik. Bizleri mutlu eden şeyler yaptığımızda, kelimenin tam anlamıyla ışıldar ve böylelikle başkalarının da ışıldamasına yardımcı oluruz, fakat başkalarını kurban olarak gördüğümüzde ve yardım etmenin görevimiz olduğuna inandığımız sürece bunu gerçekleştiremeyiz. Aslında hepimiz evrenin bize göz kulak olacağını bilerek dünyaya geliriz, ancak yine de bir şekilde başkalarına yardım etmeye çalışırken buluruz kendimizi; zira rahat bir hayata sahip olma hakkımız olmadığına inanırız.

Ebeveynlerimiz, öğretmenlerimiz veya toplum tarafından, iyi bir insan olmak için, başkalarının refahının kendi refahımızdan önce gelmesi gerektiği bize öğretilmiş olabilir. Henüz sahip olmadıklarımıza odaklanarak rahat bir yaşam sürdürme konusunda kendimizi çok suçlu hissedebiliriz. Başkaları tarafından yargılanmaktan daha güvenli olduğu için sahip olduğumuz bolluk hakkında konuşmaktansa sahip olamayacaklarımızdan şikâyet ederiz. Bununla birlikte, bize akan refahı ne kadar çok onaylar ve kabul edersek, bu refahın diğerlerine o denli aktığını hatırlamalıyız. Hayat, fevkalade adildir.

Yaşam tiyatrosunda farklı rollerimiz olabilir, ancak yeryüzünde hangi bölümde oynamayı seçtiğimiz gerçekten önemli değildir; hepimiz daimi bolluk ve refah yağmuru altındayız..

Whether we come from rags or riches, the opportunity for a wonderful life is only hindered by our old programming because it slows our movement forward.

“Çaputtan da gelsek, zenginlikten de gelsek harika bir hayat için fırsatlar programlandığımız eski alışkanlıklarımız tarafından alıkonulduğundan ilerlememiz yavaşlar.”

Bu gerçekleri görmezden gelip kurban arayışında ısrar edersek, tıpkı prensin hazin sonu gibi bu üzücü hikâyenin bir parçası olacağız.

Exit mobile version