Yaşamlarımızı konutlarda sürdürdük… O konutların içinde büyüdük, yaşadık, öldük. Ev diye mesken tuttuğumuz yerler oldu hepimiz için…
Hayatında birçok ev değiştiren insanlar da vardır, tüm ömrünü tek bir evde geçirmiş olanlar da… Peki bu evleri gerçekten yuvamız gibi hissettik mi veya hangilerini bir yuvaya dönüştürebildik? Evler, insanın en temel dürtüleri olan barınma, korunma ve beslenme için gerekli olan yerlerdir. Yuva ise bunlara ilaveten sevginin ve birlikteliğin de içinde olduğu yaşam alanlarıdır… Yuva; sadece dört duvar, kapı ve pencere değildir. Yuva, tüm aile bireylerini bir arada tutan ve tüm yaşam deneyimlerinin paylaşıldığı kutsal bir yerdir…
Her uykuya daldığın veya her uyandığın yer, yuvan değildir…
Büyüdük, evlendik, ayrıldık, küstük, türlü sebeplerle evler değiştirdik… Ama yuvamız bildiğimiz evleri ne aklımızdan ne kalbimizden hiç çıkartmadık… Sevgi, ifade, sezgi, aitlik özetle bizi biz yapan tüm duygu ve deneyimleri yaşadığımız bu yerleri hiç unutmadık. Ve tekrar oraya dönmenin özlemiyle yaşadık…
Bu kısa ve geçici hayatta gerçek birer yuvaları olan insanlar, hep çok ayrıcalıklı yaşadıklarını bilmeliler… Orayı yuva yapan; birlik, güven, huzur ve sevgi gibi erdemleri tatmış ve yaşamış olmaktı. Aile bireylerinin saf sevgisi ve sıcaklığıydı… Karşılık beklemeden verdikleriydi… Kendinizi en güvende hissettiğiniz, en güçlü hissettiğiniz, en mutlu hissettiğiniz yerdi orası…
Yuvanızdan ayrıldınız, ayrılmak durumunda kaldınız, belki de kopartıldınız…
Şimdi yuvaya yolculuk başlıyor…
Ait olduğunuz yere… Mutlu olduğunuz, bilge olduğunuz, bilinç sahibi olduğunuz yere…
İnsanoğluna sahip olması için yuva diye bir kıymet, bir varlık, bir olgu verildi… Ömrümüz boyunca hep bir yuva sahibi olmanın peşinden gideceğiz.
İnsan ırkına ise yuvası olarak, alemlerin rabbi olan yegane kudret Yüce Yaradan tarafından dünya gezegeni bahşedildi. Toprağı, suyu, havası ve ateşi olan… Dağları, denizleri, bitkileri ve hayvanları bulunan… Ademoğlu, dünyayı yuvası bilsin ve ona sahip çıkıp, daha da güzelleştirsin diye…
Yuva dediğimiz güzel ve mutlu evlerimiz gibi yuvamız olarak emanet aldığımız dünyamız da, bizi sardı, sarmaladı, yaşattı…
Ev… Gezegen… Ev-ren…
Oysa aslında onların hepsi mutlak yuvamıza geçiş için bir basamak, bir deneyim, bir tekamül aracıydılar…
Gerçek ve mutlak yuvamızı ise çok özledik… Ona varmaya ve özümüzü bulmaya doğru giden yoldayız… Bizler de, nefeslerimizle ve kalplerimizle mürekkeplerimizi öz yuvamız için akıtacağız. İnsanoğlunun öz yuvasını arama ve bulma yolculuğunda bizim kalemlerimizin de yuvaya yolculuğu başlıyor…