Cehaleti yükselten insanoğlunun kendisi değil midir? Söz konusu şey cehalet olduğunda iki türlü insan modeli ortaya çıkıyor. Birincisi; yönetilmek isteyen ve kahraman arayan, diğeri ise yönetmeye talip olan ve kahraman olduğunu sanan. Bu yolda, bir taraf zayıf ve itaatkâr olmayı seçiyor, diğer taraf ise zamanla bu zayıf insanların itaatkarlığına isyan edip, onlara şiddet uygular hale geliyor.
Aslına bakarsanız kısır döngüyü yaratan; kendisini zayıf görüp, krallar, yöneticiler, din adamları, patronlar icat edenler oluyor. Gücü eline alanın bir suçu varsa da bu diğerlerinin aymazlığı ve boş oluşlarının yanında masumca kalıyor. Ahmaklıkları ve talepkarlıkları ile başlarına zalim yaratmayı seven insanların cezasını ise sadece insanlar değil, tüm canlılar ve doğa çekmeye başlıyor. Çünkü güçlü olduğunu sanan büyük cahil, gücün sarhoşluğundan kendisini dünyanın hâkimi görmeye başlıyor.
Bu arada; krala, güce, paraya, yarattığı bu üst insana tapan içi boşaltılmış kitle içinde her çeşit eğitim seviyesinden de insancıklar var. Birkaç üniversite bitirip, binlerce kitap okuyanından, okul yüzü görmeyip hiç kitap okumayanına kadar uzanan bu kitlenin yarattığı zalimler de içsel olarak dipte yer alan bu cehaletin farklı bir versiyonunu kendi bulundukları seviyede yaşamakta.
Arz talep dengesinde ortaya çıkan bu kahraman yaratma ya da kendi zalimini oluşturma çabasını; sadece dindar kesimler değil, sol ve aydın olduğunu düşünen kesimlerde yaşıyor ve yaşatıyor. İşin özü, insanlar göremedikleri o büyük gücün yani evrenin yaratıcısı olduğuna inandıkları gücün yeryüzünde bir temsilcisi olarak bu tarz adamları çoğaltarak, mutlak bir efendi ve tapınılacak bir güç ortaya çıkartıyor.
Kan kusan bir düşünceyi içselleştirmek için çaba harcayan, itaat eden, teslim olan, sorgulamayan hatta yöneticilerinin emri üzerine katliamlar yapabilen bu kitleler, bireysel anlamda kendilerini sorgulayıp bunun doğru olmadığını, farklı olması gerektiğini de arada bir düşünmekte. Fakat kalabalıklara karışınca yine sürüye dahil olmakta ve düşüncelerine ince ayarlar çekerek tekrar tebaanın gittiği yolda koşmaya başlamakta ve kendini yok eden sürecin bir unsuru olmaya devam etmekte…
Evet… Cehalet her daim var olacak çünkü insan her daim bir kahraman isteyecek ve o kahramanı yaratmak pahasına hayata dair ne varsa hepsini silip atacak ve özgünlüğünden ödünler vererek yaşamını idame ettirecek… Kahramanlarda cahillerin, cahilliğine kızıp daha da güçlenecek, hırslanacak ve öfke ile daha çok cahili yok edecek ve kendisi de onlarla birlikte yok olacak… Sonrasında ne mi olacak? Yeni kahramanlar türeyecek ve yeni cahiller çoğaltacak insanlık ve devran böylece devam edip gidecek ta ki bir kahramana, bir krala, bir yöneticiye, bir siyasetçiye ihtiyacı olmadığını anlayana kadarda bitmeyecek bu hikaye…