İlimde Ab-ı Hayat, “El Hayy” ismini anlatır.
Onun sırrına ermiş olmak, öz varlığında ebedi yaşam suyu içmekle bir görülür. Mevlana Rumi Hazretleri, “Hızır, Tanrı keremiyle Ab-ı Hayat’a kavuştu” der.
Ve ekler; ”Sen ya baştan başa cansın, veya zamanın Hızır’ı, yahut ab-ı hayat; onun için halktan gizlenmektesin”
Elbette, Ledün, batini ilimlerle, insanın ab-ı hayat’ı içmesinin anlamı derin.
Bu haldeki kimsenin gönlüne, sırların, ilahi rahmetin dolması ve özünde bunu olgunlaştırması gerekir.
Çünkü bilinir ki, böyle tecelli bulan gönüller, ebediyet evine ait olur.
Farsça Ab, su olsa da, bu ”Su” artık, içrek ilmi anlamı ile; Marifet, Feyz, Tümel Akıl haline gelmelidir ki; esmaların gerçeğine varmakla, ebedi hayatiyeti veren bir niteliğe bürünür.
Hızır A.S.’ın temiz ruhuna; insanlara insan olarak görünmek, haşre değin de, yardım isteyen arı niyetli ve iyi kullara ulaşmak, ilim öğretmek özellikleri bağışlanmıştır. Oturduğu kuru bir yerse, ardından yemyeşil olması; -Ölülüğü ve Diriliğinin Eşit Olması- ile devam etmiştir.
Hızır, Kehf suresinde anlatılan, kendisine rahmet ilmi verilmiş kullardan bir kuldur. Kur’an-ı Kerim’de bildirilen; Hızır aleyhisselamın Musa aleyhisselam ile buluşması ve yolculuk yapması, Kehf suresi 60 ve 80″de , ayrıca, hadislerde yer alır. Diğer yandan, kendilerine bambaşka bir hayat basamağı açılmış olan Hz. İsa, Hz. İdris, Hızır A.S ve İlyas A.S’ın; böyle bir mertebe almaları ile, zaman ve mekanın ayni anda ve birçok bölgesinde hazır olabilmeleri doğal görülür. Velayet makamlarından “Hızır makamı”, bir velinin onunla görüşebilmesi anlamına gelir. Hazret-i İdris ve Hz. İsa’nın ulaştığı hayatiyet boyutu ise daha farklı olarak, göksel katlarda nurdan ve dünyadaki cisimleri çerçevesinde bir doğaya ulaşmış ve hazır olmalarıdır diye bilinir.
Ferda Ercan Uyulan.