Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

İlkbahar ateşi

– Bir evim olsun, ne mutlu olurum!

– Bir araba kestirdim gözüme, onu bir alsam benden mutlusu olmayacak!

– Tuttuğum takım bu maçı da alır abicim! Ulan, mutluluktan havalara uçtuğum andır bizimkilerin gol attığı anlar!

– Keşke şu x şirketinde çalışsam… Bir CV’mi göndersem ne? Orada çalışan kimle konuşsam herkes hayatından pek memnun. Bizim şirkette öyle mi ama?

– Çok bekledim çok… Ee artık, ben de bir terfi etsem! Ne mutlu olacağım!

– Geldiği gibi gidiyor şekerim! Biraz daha fazla para kazansam, her şey yoluna girecek o zaman.

– Sevdiğim yanımda olsun, başka bir şey istemem. İşte budur, benim mutluluk kaynağım…

– Ah, erkek arkadaşımla şu sorunlarımızı bir halletsek, dünyanın en mutlu çifti biz olacağız aslında…

– Evlenme çağım geçmeden ben de dünya evine girsem ya. Mutluluk benim de hakkım.

– Bir çocuğumuz olsa artık. Çocuksuz mutluluk mu olur bir evde?

İşte böyle uzar gider mutluluk reçeteleri. Hep dışarıdan bir koşula bağlı sanırız mutlu olabilmeyi. Şu olursa mutlu olurum, bu olursa mutlu olamam deyip, erteleriz mutlu olmayı ve içeride değil, dışarıda ararız mutlu olma nedenlerini.

Oysa dış sebepler kısa süreli hazlar verir, bir gün gelip parmaklarımızın arasından kayıp gidebilecek hazlardır bunlar. Sonsuz mutluluğu asla vaat edemezler.

Bize verilenler elimizden bir bir alındığında veya kendimize koyduğumuz hedeflere ulaşma hırslarının esaretinde kaldığımızda nasıl başarabiliriz mutlu olmayı? Zaten bunlar bizim arzularımız mıdır gerçekten, yoksa bizden beklenen rollere uygun olma çabası veya annemizin, babamızın ve hatta toplumun bizi onaylaması ve takdir etmesi için ulaşmamız gerektiğini sandığımız sanal zirveler midir?

Tek bir şey var hep bizim olan: Kendi gücümüz; özgür irademiz. Ve eğer ulaşmamız gereken bir hedef varsa o da, KENDİMİZİ GERÇEKLEŞTİRMEK yani ruhumuzun en yüksek ihtiyacına ulaşmak.

Şimdi ilkbahar kapıdayken niyet etmek lazım en güzel başlangıçlar için. Kendimizi gerçekleştirmekse madem en büyük ve en uzun soluklu mutluluk, o halde tam zamanıdır bunun ilk adımını atmanın. Koç’un girişimci ruhunu yakalayın ve kendi ruhunuzun arzusunu ateşleyin hemen; cemreyi düşürüverin yüreğinize!

Siz de Dünya ile bir olun, sizin de ilkbaharınız gelsin. Güneş parıldasın ve ısıtsın teninizi, meltemler essin usul usul saçlarınızda, ayaklarınızın altında toprağın sıcaklığını hissedin ve tertemiz bahar yağmurlarında yıkansın yüzünüz. En derin arzusu neyse gönlünüzün onu bulup çıkartın ve hemen şimdi ruhunuzun baharını kutlayın. Mutluluk mu? Orada, hemen içinizde… İçinizdeki ateşi yakın ve bir çırpıda atlayıverin yaktığınız ateşin üstünden.

Exit mobile version