Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Kıyametin habercisi Cassandra

Kıyametin habercisi Cassandra
Europides
Europides

Antik Yunan’ın müthiş yazarı Europides’in de tıpkı Oedipius, Electra gibi kaleme aldığı bir diğer kahraman da Cassandra’dır. Hatta “Öleceğiz! Hepimiz öleceğiz” sözüyle Cassandra Kompleksi olarak da literatürde yerini alır.

İnsan tabiatı gereği hep yeninin, değişimin korkutucu olduğunu düşünür ve geçmişi de nostaljik bir romantizmle hatırlamayı tercih eder. Ne de olsa sadece olumsuz anılar ile geleceğe yönelmek çok da kolay değildir. Günümüzde yine Hollywood’un servis ettiği kıyamet senaryoları epeyce popüler. Bir Cassandra söylemi deyme gitsin yürüyor. CERN’de Higgs Bozonu, Google’ın oyunlarına konu oluyor. Google hazret makamını kendinde saklı tutarken bizler bu kıyamet ne menem bir şey ola diye soruyoruz. Bizler derken şehir ahalisi, yani işçi sınıfından, tüketicilerden bahsediyorum.

Tam burada I. Endüstri Devrimi’ne dönmek yerinde olur sanırım. Lordların hükümranlığından kaçan çiftçiler geleceğin orta sınıfı olma yolllarına düştüğünde Aristokrasi demir çelik endüstrisini motor edinmiş şehirleşme politikaları gütmekteydi. Lojistik ihtiyaçlardan doğan şehirleşme ve lojmanlaşma ilginç bir şekilde eğitim hayatında da üniversite, aydınlanma gibi bazı kavramları gündeme getirdi. Eğitim hayatı Aristokratların tekelinden biraz olsun orta sınıfa kaydığında Fransız İhtilali olmuştu bile. Kaldı ki acımasız orta sınıf rekabetçi yapısından dolayı birbirinin ipini çekmekte hiç gözünü kırpmıyordu. Örneğin Fransız Komün Hareketi’nde öldürülen insanların sayısı Fransız Devrimi’nde öldürülen insan sayısını birkaç ayda yakalamıştı. Sonrasında Atlantis’in Tanrıça Europa’sı çeşitli sınıf ve çıkar mücadaleleriyle insanlığı I. ve II. Dünya Savaşlarına taşırken İtalyan Fütüristler savaşın gelişim için ne kadar önemli olduğunu haykırmaktaydı. Bir nevi Kıyamet o zaman da gelmişti.

I. Dünya Savaşı ilkel toplum savaşlarından hayli gelişmiş Napoleon tarzı Meydan Muharebeleri’ne dönüştü. II. Dünya Savaşı Cephe Muharebesi olarak sürerken insanlık orayı burayı patlatma konusunda epey uzmanlaştı. III. Dünya Savaşı Konsepti ise diğer dünya savaşlarının kazananları Rusya ve ABD arasında Soğuk Savaş olarak nüksetti. IV. Dünya Savaşı ise meskun mahal şehir savaşları olarak hala günümüzde sürmekte. İsrail/Filistin çatışması bu konuda savaş terminolojisine hayli katkı sunmuş durumda. Arap Baharı, Ezilen Halkların Mücadelesi, Gezi Olayları benzeri Akdeniz ruhu protestolar, polis/istihbarata dayalı yeni bir mücadele/savaş anlayışı her yeri sarmış vaziyette. Şehir nüfusu kırsal nüfusu tarihte ilk kez geçti. Tüm bunlar olurken Apple yeni modeller çıkardı ve tüketim olanaklarımız daha de genişledi. Şimdi Aristokrasi ve orta sınıf biz tüketicileri öldürmeye de korkuyor. Çünkü tıpkı Çin gibi kaybederken kazanan tuhaf bir hal aldık.

Diyeceğim o ki, Kıyamet gelmiyor arkadaşlar. Sadece 1984 yılında I. Endüstri Devrimi kendini II. Endüstri Devrimi’ne taşıdı. Frekans, dijitalleşme , genetik, nükleer pek çok alanda insanlık ve bilim kendini yıkarak yeniliyor. Bu biraz da doğamıza ve doğa anaya yabancılaşan yapımızda var. Yenileniyoruz, kabuk değiştirerek gelişmeye devam ediyoruz. Ne diyor bu Savaş Tragedyaları’nın kahramanlarından biri olan Stalin: “Bir kişi ölürse üzülürüm, iki kişi ölürse üzülürüm ama sonra istatistik tutarım.”

İktidar her zaman kıyameti, şeytanı kendi tekeline almıştır. Bizi onlarla korkutarak, yönetmek için, güç ve şeytanı özdeş göstermiştir. Oysa Şeytan konsepti tıpkı Yaratıcı konsepti gibi dışarıda değil, içeridedir. Yani Şeytanımız da kendimizde, Yaratıcı Büyük Kaynak da…

Öleceğiz, hepimiz öleceğiz. Bu yüzden yaşama dair olan ne varsa sonuna kadar tadını çıkarmaya bakın. Kıyamet herkes için aynı gündür, öldüğümüz gün buharlaşıp göğe yükselen bir su damlası nasıl yağmur olup tepelerden akıyor ve tekrar denizlere, göllere dönüyorsa işte öyle öleceğiz.

Exit mobile version