Modern çağ insanının düştüğü varoluşsal boşluk, anlamsızlık ve anlam arayışı girdabı!
Günümüzde “Neden varım, anlamı ve amacı ne? ” diye daha çok sorar oldu insanoğlu. Kendini yalnız, kopuk ve mevcut olduğu yaşama ait hissetmeyenlerin sayısı çoğaldı.

Nedenlerine bakacak olursak; doğayla bağını koparması, kalabalık şehirlerin yarattığı yalnız insanlar, yaşam telaşı ve sistemin tüketime ve hazza yönlendirmesiyle daha çok kazanma hırsı, insanı sürekli bir yerlere yetişme ve koşturma halinde olmasına sebep oldu. Doğal döngünün dışına çıkınca kendi biyolojik saati ve dengesi şaştı insanın.
Teknolojinin gelişmesiyle yaşam kolaylaştı ve hızlandı. Yarar getirdiği kadar zararı da oldu insanoğluna! Kendilerini sanal dünyaya kaptıranlar gerçek yaşamdan koptular ve giderek yalnızlaştılar! Modernizm bireyciliği öne çıkarttı, topluluk bağlarını zayıflattı, yalnızlık arttı.
Öte yandan bilinç ve bilgisi de arttı– Bilim, felsefe, teknoloji, psikoloji derken, kendi varlığını daha çok sorgular oldu. Bu, zihne geniş bir özgürlük alanı açtı ama aynı zamanda “sonsuz seçenekler içinde yönsüzlük” de yarattı. Gelenekler, inançlar ve ritüeller, insanın yaşamına yön veren anlam kaynaklarıydı. Modernizm bunları kendi sistemi içinde önemsizleştirdi ve değersizleştirdi; sorgulanmalarına sebep oldu.
Hayatın anlamını çok “soyut” arayışlardan ziyade doğrudan yaşamsal bağlar üzerinden kurmaya çalışmalıyız yeniden. Yaşamın döngüsü, doğanın ritmi ve topluluk bağları zaten “anlam” hissini taşıyor. Anlamı büyük ideallerden ziyade küçük eylemlerde bulmak.
Varoluşsal sorgulamalar bazen zihni “yutmaya” başlar. Bu yüzden felsefi okumaları, derin sorgulamaları belli aralıklarla yapmalı ve “şimdi” de kalmaya odaklanmalıyız. “Hayatımın amacı ne?” sorusu çok ağır gelir; onun yerine “Bugün neyi iyi yapabilirim, ne yaparsam iyi hissederim?” ya da “Kendim veya başkasının yaşamına nasıl güzellik katarım? ” sorusunu sormak, boşluk duygusunu azaltabilir.


