Bir noktadan diğer noktaya kaç yaşamda rol aldım bilmiyorum. Bir öykümün içinde koşarcasına yürüdüm, koştum ya da üzerinde uyudum sabaha dek, yalnız ve meraklı, bilmiyorum. Bir öykümün içerisinde doğum sancıları ve bir bebeğin doğum sevinci, kulaklardaki ilk sesi yan binadan gelen piyano sesleri ile karışmış bir halde bir ağlama sesiyle yaklaşıyordu. Şaşkın, biraz ürkmüş ve yine meraklı.
Öykü içinde öykü, yaşam içinde yaşam ve tam bir teslimiyet. Bir evde ölüm, diğerinde doğum aynı anda başlayan tek bir başlangıç ve adına yaşam denen bir sahne.
Kim, kimler, ya da nerede, ne önemi var. Aynı ben ve tüm yaşamlarda aynı ruh, farklı bedenlerde yaşanan her şey, tıpkı bugün olmuş ve oluyor gibi anda ve bu nedenle görünür oluyor.
İçinde olduğun algı çemberinde, kendini zarar görmüş mü hissediyorsun, bulunduğun basamaktan yukarı çık ve ayrıl o çemberden, geçmişinde bıraktıklarınla sadece sevgi bağın canlı kalsın, diğerini bırak.
Belki de bize zarar verdiğini düşündüğümüz o bağ, piyano sesiyle giden ve bu yaşamdan başka yaşama geçerken yan evdeki yeni doğuma, başlangıca geçen bağdır bilemiyorum.
Öyküde isen her rol sensin, yaşamda isen her karşılaştığın bedenlenmiş ruhlar da sensin, Toprağa düşen tohum da, tohuma yuva olan toprak da sensin.
Hatırla, her yaşamlarında her formunda rol aldığın her sahnedeki yaşam sensin. Algından çıkarak var olmaya hazırsan, kendi öykünü yazmaya hazırsın demektir.
Sahne senin, müzik senin, rol senin ve yaşam senin biliyorum.
Yürüdüğüm, koştuğum ve yalnız uyuduğum sabahlar, yolculuğum, bana olan merakımdandı.
Sonsuzluğa ilerleyen o başlangıç noktasında, başlatan merakla yalnızlığımın bilgeliğine giden köprüdeyim.
Başlangıçlardayım. Yolumda olan, yanımda olan tüm yaşamlarımdaki her bir meraklı BENe teşekkürlerimle.
Fatoş Görce Lisanslı Eğitmen – İçsel Rehber