Hayat bir yarış, bir mücadele diyenlere (ya da öyle hissedenlere) çok rastlıyorum bu aralar. Ama hayatın bir oyun olduğunu düşünenler (mesela kızım öyle…) de var. Hayatın bir okul, bir sınav olduğunu düşünenler (mesela dindar insanlar ve belki öğrenciler) var. Hayatın bir macera olduğunu düşünenler var. Hayatın bir eğlence olduğunu düşünenler var. Hayatın bir arayış olduğunu düşünenler… Hayatın sevginin bir ifadesi olduğunu düşünenler… Bir tekrar olduğunu, acımasız olduğunu ve daha birçok şey… İşin ilginç tarafı kim, hayatın ne olduğunu düşünüyorsa kendisini onu yaşarken buluyor.
Oyunu ne olarak tanımlıyorsan o oyunun içindesindir ve her ne ile özdeşleşiyorsan oyunda “o”sundur. Adını senin koyduğun ve rolünü de kendin biçtiğin oyununu yaşarsın.
“Bir şey” ile özdeşleşmek demek; ben kimim sorusuna cevaben “ben bu şeyim” ya da “bu şey benim” demektir.
İstersen hiçbir şeyle özdeşleşme; gerçeği yaşa.
Çünkü ben yoksam ya da benim olan; ego da yok. Ayrılık yoksa birlik var ve birlik varsa gerisi teferruat.
Günah, hata, yanlış, eksik, insanın yaptığı şeyle ilgili değildir. Ne yapıyorsan yap soru şudur; egonun arzularını mı tatmin etmeye çabalıyorsun yoksa doğana (ki o sevgidir) izin mi veriyorsun? İlginç olan, insan sürekli egosunun arzularını tatmin etmeye çabalarken sürekli olarak da egosu tarafından yargılanır ve yetersiz, kötü, günahkâr bulunur. Oysa egosunu yaşayan yalanı yaşar, kendisi olmayanı kovalar ve aslında kendinde değildir. Kendinde olmayanın yaptığı her şey hoş görülebilir. Bazı ilaçlarla kendinden geçmiş ve ne yaptığını bilmeyen insanlara da her şeyi yaptırabilirsiniz. İlacı sonuçlarını da bilerek kendi iradeleriyle almamışlarsa kim onları suçlayabilir. Kim bile bile çıldırmayı ve hayatın gerçeğini değil ilacın yalanını seçecek kadar hayattan vazgeçebilir? Hepimiz uykudaysak, hepimiz çıldırmışsak kim kimi suçlayabilir?
İstersen sevgi içinde yaşa; gerçeği yaşa.
Çünkü sevgi varsa ego yok; sevgi varsa yalan da yok. Sevgi varsa her şeyin özüne indin ve işin özüne vardıysan gerisi teferruat.
Ego aslında iyidir. Egoyu da sev, ayrı görme.
Çünkü o olmadan ortada oynanacak bir oyun da yoktur.
Çünkü en eğlenceli ve zorlu bulmaca egonun içindeyken dışarıyı ve dışarıya çıktığında da içerdekinin değerini keşfetmektir. Her bulmacanın bir çözümü olduğu gibi bunun da vardır.
Çünkü ego, aslında hiç olmayan sorunlar yaratır ve her sorun da bir fırsat. Ego bir öğretmendir ve bir dost.
Çünkü ego varsa seçenek vardır. Ego yoksa her şey birdir ve her şey, bir seçime gerek olmaksızın kendiliğindendir.
Çünkü ego varsa bir gerçek ve bir de yalan vardır ve ancak iki şeyden bir ilişki doğabilir.
Bazen kalbim diyor ki, aslında böyle bir mesaj alışverişi yok; bu satırları okuyanlarla aramızda. Hatta aslında böyle bir hayat ta yok yaşadığımı sandığım ve tabii Ali Karakuş diye biri de. Ve eğer tüm bunları varmış gibi yaşatan, var eden egom ise hakkını teslim etmem ve ona teşekkür etmem de gerekir. Bütün bunlar – az iş değil sonuçta.