Bu kadar dış uyaranın olduğu bir sistemde tüm insanlığın ortak problemi, kendi benlik hallerinin farkında olamıyor oluşu. Hatta dış uyaranın içine reklam endüstrisinin yaptığı bilinçli ve provakatif algı oyunlarını eklediğimizde, ortaya çıkan sonuç; sürünün akışına kapılan ve kitlesel eylemsizliğe tabi olmuş normatif karakterler oluyor.
Bütün bu algı oyunlarının ve tüketime yönelik dayatmaların içinde kendine uyanmak gerekiyor, apansızsa. Bunun en basit yolu ise öz farkındalık ile mümkün. Peki, nasıl ortaya çıkacak bu öz farkındalık? Öncelikle çevrenizi izleyin, görün, duyun dokunun ve hissedin. İhtiyacınız olmayan şeyleri almayın, başkasında var bende neden yok düşüncesini bırakın, üst model bir cihaz kullanınca özel olduğunuz yalanını görün, size gerçekmiş gibi gösterilen tüm reklam içeren içeriklerini görmezden gelin hatta görmeyin. Başkasının istediği kişi olmaya çalışmayın, kendinizle barışın, kendinizi en çıplak haliniz ile sevin. Yapabiliyorsanız TV izlemeyin, hatta bir adım ileri gidip, absürtleşen kitlelere sadece kendi bakış açılarına uygun yontulmuş haberler veren gazeteleri de okumayın. Birazcık dışarı çıkın ve oradan her şey bakın. Bütün sistemin sizi nasıl abluka altına aldığını fark edeceksiniz. İşte bu fark ediş sizin kendi öz farkındalığınız ile birleştiğinde, sistemin değil, kendi istediklerinizin sorumlusu olacaksınız.
Bugün dünya genelinde kısıtlı da olsa bir kitlenin bu farkındalıklarla birlikte kendine evrildiğini görebilirsiniz. Fakat onları bekleyen bir başka tehlike daha var, o da kişisel gelişim endüstrisi. Sistem kendi zincirinin dışına çıkanı başka bir zincirle kendisine bağlamayı kendisine görev ve vazife edindiği için sizi orada da bulup kendi esareti altına alıyor. Bakın çoğu kişisel gelişim ile ilgilenen insan, teslimiyeti hiçbir şey yapmamak, tepki vermemek, akışta olmak (sürüde kalmak olarak nitelendiriyorum ben) ve dünya boyutundan 4. 5. 6. 7 ve daha üst boyutlara geçmekten bahsediyor. Ama bu dünyanın asıl farkındalık boyutu olduğunu kaçırıyor. İnsan, sistem tarafından kaçacak delik bulunmayacak şekilde absorbe edilmiş durumda, bunun çıkış yolu ise görmekten geçiyor. Kişilerin ne yaptığını görün, “hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” sözünü özellikle içselleştirin. Çünkü birçok hoca/üstad/guru diye dolaşan karakter, söyledikleri ile çelişen hayatlar sürüyorlar. Bunları zaten görüyorsanız dile getirin. İnsanın olduğu her yerde “kral çıplak” çünkü ve siz onu bir kalıba sokmadan sadece görün ve dile getirin.
Ben, yaşadığımız çağ içerisinde insan olmanın çok zor olduğuna inanıyorum. Bir amaç, ideal, düşünce, inanç ve fikir peşinden koşmanız ve o koştuğunuz şeyin içinde en iyi olmanız sizi insan yapmıyor. Bir fikrin ya da düşüncenin putu yapıyor. Bu yüzden her şeyden ama her şeyden özgürleşin ve kendinizi deneyimleyin sürekli olarak. Özgürlük ve mutluluk orada sizi bekliyor.