Sezgilerinizle aydınlanır yaşam yolculuğunuz
Kimine gönlünüzde ebedi yer verirsiniz
Kiminden usulca uzaklaşır adımlarınız
Sezgilerinizle yaşamın sonsuz ahengini yakalarsınız her an
Ve söylenmeyen her ne varsa duyarsınız
Söylenenlerinse en derin manalarını hisseder kalbiniz
Kalabalıklar içinde yalnızlığın tahtına kurulur
Gözlemlersiniz, sezgileriniz eşliğinde her an olanı
Kendin olabilmenin görkemiyle
Geçer gidersiniz yaşam yolunda siz!
Dinleyin yeter ki yüksek benliğinizin fısıltısını
Kalbinizle kurun, ruhunuzla olan en güçlü bağınızı
Sezgilerinizle olsun bilinmeyene yolculuğunuz
Aydınlatsın yolunuzu bilge olan yüksek benliğiniz
Sezgilerinizle olsun tüm adımlarınız
Uyanmış bilincinizle hatırlayan olun varoluş gayenizi siz!
Modern felsefe, bilinci tüm evereni kucaklayan yaratıcı ve etkin bir aşkınlık olarak tanımlar. Bilincimizle yaşamı anlamlandıran ve güzelleştiren bizleriz. Bilincimiz değil mi ki ölümlü olan yanımızın, ölümsüz olan sonsuzluğa kapısı. Öz benliğimizi bilincimizle algılayan değil miyiz biz? Ya sezgilerimiz neler fısıldar bize dinlemez miyiz?
İnsan, kendine kendini hatırlatan. İnsan, kendinde kendini tanıyan. Farkındalıkla yürüdüğü yaşam yolunda, insan unutan ve unuttuğunu yeni yeniden hatırlayan. İnsan, bilinciyle varoluşunu onurlandıran. Yaşamın sonsuz deryasında yine bilinciyle deneyimleyen ve gözlemleyen. Varlıkla yokluk arasında bir köprü kurar bilinciyle insan. Her an yaratım halinde var olur, yaşam sahnesinde bilinçli iradesiyle hür.
Ruhumuzla besleriz tüm yaratıcı fikirlerimizi. Bilincimizle anlamlandırırız yaşamda tüm deneyimlerimizi. Hislerimizle deneyimlerimize ruh katar, ruhumuzla donatırız öz benliğimizi. Deneyimlerimiz rehberliğinde kazanımlarımızla, yükselir bilincimiz ruhsal makamına.
Zaman ve mekân algısıyla yaratılan her hatırayla, bilinir olur varoluşun sonsuz gizemi. Zaman ve mekânın ötesine geçen bilinç hürdür. Bilinçli iradesiyle yolculuğundadır her ruh hürriyetiyle. Her ruhun özgürlüğü kendindedir ebedi. Unutan olma o vakit hatırla hakikatini!
İnsanın kendilik algısıyla oluşturduğu bir yüzeydeki “yüzeysel beni”, bir de “içsel ben” de denilen ruhsal boyutuyla bir benliği vardır. Düşünür Henri-Louis Bergson’un görüşleri; “Hislerimizin, samimi duygularımızın ve bütün düşüncelerimizin esas benle olan uyumunun eylemlerimizdeki irademizi” yansıttığı ve “İradi kararlarımızın ideal bir ben karşısında verildiği” şeklindedir.
Ruhsal kudretimizdir irademizi ortaya koyan. İdeal benliğimiz ne denli uyum içindeyse ruhumuzla, o denli hürdür hislerimiz. Metafizik bir kavram olan sezgi, ruhsal kaynaktan beslendiğimiz hislerimiz değil mi ki…
Mustafa Şekip Tunç sezgiyi; “Hayatı anlamak için hayatla bütünleşebilen bir bilme melekesi olan hislerimizin ve içgüdülerimizin bilinçleşmiş hali” olarak tanımlar. Sezgisel kavramanın kimi zaman duyularla, kimi zaman akılla, kimi zaman da ruhsal deneyimlerle olduğu öngörülür. Sezgi, yaşama ve yaşamın sunduklarına kalp gözüyle bakarak idrak etmektir. Mevlana ise sezginin bir his olduğuna değinmiş sözleriyle zamanında. Bana göre ise sezgi, ruhun bu yaşamdaki yolculuğuna rehber olan bilge olan yanı.
Sezgilerimizle geçeriz mekân ve zamanın ötesine. Sezgilerimizle yol alırız akıldan bilgeliğe. Sezgilerimizle buluşuruz yüksek benliğimizle. Sezgilerimizle yaşarız yaşanmamış olanı özgürce. Sezgilerimizle görürüz eğriyi ya da doğruyu. Sezgilerimizle aydınlanır yaşam yolculuğumuz. Ruhumuza hakikat bilgisini fısıldayan sezgilerimizdir her an.
O vakit dinle kararlılıkla, sezgilerinin sana söylediklerini. Ruhunun derinliklerine olsun yolculuğun. Tanırsın o vakit sezgilerinle, sendeki “Seni”!
Sezgilerinle kucakla yüksek benliğini ve aydınlık olsun ebediyete yolun.
Kaynaklar
1. A. Baki Güçlü, Ü. Hüsrev Yolsal, Erkan Uzun, Serkan Uzun, Felsefe Sözlüğü, Bilim Sanat Yayınları, Ankara, 2002, s.236.
2. H. L. Bergson, Şuurun Doğrudan Doğruya Verileri, s.116.
3. M. Ş. Tunç, Psikoloji Giriş, Pulhan Matbaası, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1949, s.169.
4. A. Cevizci, Felsefe Ansiklopedisi, Cilt 2, s.320.