Kendisini seven insanın kendi içindeki gerçeklikle buluşma sağladığı an, onun içindeki sevgi bir süre sonra varoluşu sevmek haline dönüşecektir.
Var olan her şeyi, kendisinden ayırmadan, bir ve bütün olduğunun farkında olarak sevmek haline dönüşecektir. Yan masadaki bağırışları ile seni rahatsız eden teyzenin, orada boşuna oturmadığını o zaman kesinlikle fark edeceksin. Onun orada bulunmasının, belki de senin duygularını bir daha gözden geçirmene zemin teşkil edebildiği gibi, belki de sana yansıttığı rahatsızlıktan ötürü, oradan kalkıp gitme zorunluluğu sende hasıl olacaktır. Kim bilir kalkıp orayı terk etmen için, başka önemli bir karşılaşmanın zeminini senin için hazırlamana sebep olacağını daha sonra fark edeceksin.
İnsan yaşamında çok benzer örnekler vardır, hani hep anlatırız ya, şu olmasaydı bunu yaşamazdım gibi. Sevgi, sevgiyi çeker. Sevgi bütünün içinde, seni senin doğru yoluna yönlendiren bir ağın parçası olmanı sağlar. Sana içindeki gerçek sesi, kalbin sesini dinlemeni öğreten bir kaynağa sahip olmanı sağlar sevgi. Bu yüzden kalbinin sesini duyabilmek için, önce sevmeyi mutlaka bilmelisin.
Sevmeyi bilmek, ucu sonsuza açılan bir süreçtir, sevgi sende sonsuza doğru gelişebilir, hatta yaşamında sonsuz bir yoğunluğa dönüşebilir. Herkesin, her şeyin sana dünya gözüyle, zihin gözüyle ya da anlık duygu akışın ile nasıl görünürse görünsün, senin de bir damlası olduğun sonsuz deryanın bir parçası olduğunu anlayarak sevmelisin. Sevdiklerin, sevmeye çalıştıkların ilahi hayatın içinde öğrendiğimiz, mutluluk kavramına iyi gelmek zorunda değiller. Zaten böyle olmasını isteyen senin zihinsel ve bedensel egondan başka bir merkez değildir. Her şeyi ve herkesi var olduğu yerde bulunduğu için sevmelisin. Hayatına çeşitlilik getirdiği ve sonsuz seçeneklerinin sadece onlar sayesinde var olduğunu bilerek sevmelisin.
Varoluş sadece sevgidir ve hayatın kendisi sevgiyle ifade edilen gerçek bir olgudur. Sevgi yoksa, hayat anlamsız ve çekilmez bir olguya dönüşmüş demektir. Önemli olan hayatın temelinde zerre olarak oluşan çekirdeği çoğaltıp yaşatmak ve yaşamaktır…”