Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Gerçeğe davet – 3. Bölüm Kimsin Sen, Nesin?

Sana içinde bulunduğun durumu hatırlatmama müsaade et lütfen:

Adın ve soyadın belli. Ama onları Sen seçmedin.

Kimlerin çocuğu, kimlerin kardeşi olarak nerede ve ne zaman doğduğun da belli.

Onları da Sen seçmedin.

Sevdiklerin ve sevmediklerin belli.

Emin ol, onları da Sen seçmedin.

Tercihlerin belli ama onları da aslında Sen seçmedin, seçmiyorsun.

Başardıkların ve başaramadıkların da belli, ama esasen bunlar da Senin başarı ya da başarısızlıkların değiller…

Sürekli mutluluğu ve huzuru arıyorsun değil mi?

Ama sebebini bilmiyorsun…

Öleceğinden eminsin. Ama ne zaman öleceğini bilmiyorsun…

Kimsin Sen?
Nesin?

Açıklanamayacak karmaşıklık ve güzellikteki mucizevi bir sistemin en imtiyazlı kullanıcısısın Sen.

Farkında mısın?

Kimsin Sen?
Nesin?

Kendine “insanım” diyorsun.

Peki Sen, İnsan’ın aslında ne olduğunu biliyor musun?

Doğmayı Sen istemedin, ama buradasın.
Öncesini bırak, doğumunu bile hatırlamıyorsun.
Ölümün ne olduğunu değil, öleceğini biliyorsun.
Sen kendinle ilgili aslında ne biliyorsun?

Kelimeler ve kavramlar ile tanımlanamayacak güzellikte, açıklanamayan karmaşıklıktaki bir mükemmellikte, henüz bulunamamış sınırları ve çözülememiş sırlarıyla, sonsuz çeşitlilik ve renklilikte madde ve yaşam şöleniyle kaplanmış, uçsuz bucaksız, karanlık ve bilinmezlerle dolu bir kainatın ortasındasın…

Çok iyi bildiğin gibi, bütünden sana bakarsak, çok önemsizsin, neredeyse yoksun…

Varsan da yok olman bir depreme, güneş patlamasına, göktaşına, eksen kaymasına, gama ışını saçarak patlamış, onlar, yüzler belki de milyonlar yıl önce yok olmuş bir yıldıza bağlı.

Tabii diğer bir kainat olan bedenin, fizyolojin, kimyan ve beynin ile ilgili çıkabilecek aksilikler de buna eşlik ediyor.

Medeniyetin bedeli olan kazalardan bahsetmiyorum bile.

Aslında, yaşadığın bu hayatın birkaç saniyeden uzun olabilmesi birçok mucizenin iş birliğine bağlı…

Farkında olman, beslenmen, hareket etmen, konuşman, düşüncelerin, duyguların, uyuman, uyanman, yaralarının iyileşmesi…

Sen bunların kaynağını ve nasılını kendine net ve emin olarak açıklayana kadar, hepsi birer mucize…

Sence, büyürken, yetişkin olurken ve bugün yaşarken, zihninde bu durumun farkındalığı yeterince önemini koruyabilmiş durumda mı?

Yoksa, bilincin, farkındalığın, zihnin, duyguların ve düşüncelerin, genelde kendini Kainattan mühim görebilen, tüm sırları çözmüşçesine bir rahatlıkta her şeyi ve herkesi eleştirebilen, düzeltmeye çalışan ve ismi de “Ben” olan bir başrol oyuncusunun maceralarıyla mı meşgul?

Ego projesinin gizemli başrol oyuncusu…

Tam burada önemli bir hatırlatma da yapmak isterim:
İnsanlık olarak, kümülatif bilimsel birikimlerimiz ve bugünkü teknolojimizle, hala, kainatın yapı taşı olduğunu iddia ettiğimiz maddenin, kütlesel varlığını açıklayamaz durumdayız…

Newton fiziği ile Kuantum fiziğinin arasında, kimyasal bir olasılıklar labirentindeki sınırsız bir enerji okyanusunun ortasında mahsur kalmış, hala gerçeği aramakla meşgulüz…

Tıp dünyası da bilincin insan vücudundaki yerini arıyor…

Tüm algımız maddenin ve zamanın varlığı üzerinde şekillendiği için, insanlık, gerçeği, kendisinin gerçek dediklerinde aramakta ısrar ediyor…

Gerçeği uzay-zaman sınırları içinde bulabileceğini varsayıyor…

Gerçeğe gerçek diyeni,
yani tüm deneyimlerin asıl kaynağını, zamanın ve maddesel algımızın çok öncesinden gelen, sürekli şimdi dediği bir anda yaşayan, hepimizin içinde var olan farkındalık ve bilinci, zamandan ve maddeden bağımsız olarak incelemeyi ve onların aslında olası her şeyden eski ve büyük olduklarını kabul etmeyi henüz sindiremiyor, geçmişiyle ve kültürüyle bağdaştıramıyor.

Bu durum da az önce belirttiğim gibi, insanın inanma gücü sayesinde oluşan ve deneyim çeşitliliğine hizmet eden, esasen, Senin tam da istediğin bir durum.

Buluşabilirsek hatırlayacaksın…

Devam edelim.

Trilyonlarcasının varlığından emin olarak, aralarından adına Samanyolu dediğimiz bir galaksideki, milyarlarca yıldızdan birisi olan, Güneş adını verdiğimiz bir ateş topunun etrafında dönen, ismini Dünya koyduğumuz bir gezegende, çok dar bir zaman aralığı için oluşmuş, mükemmel yaşam dengelerinin yarattığı imkanları milyarlarca insan ile paylaştığın, bildiğin en muhteşem varlık, yani İNSAN olarak, adına HAYATIM dediğin bir mucizeyi deneyimliyorsun…

Peki bu mucizenin Sende saklı olduğunun farkında mısın?

Aslında ne kadar şanslı olduğunu biliyor musun?

Bu muhteşem varoluş şöleninin ortasında, bildiğin tüm canlılardan çok daha özel ve sorumlu olduğunun farkında mısın?

Sen taş üstüne taş koyabilen, bilinç ile yaratabilen ve değiştirebilen tek canlısın.

Sahip olduğun DNA, milyarlarca yıllık bir keşif macerasının hazinesi.

Her şeyin üstesinden gelebilecek, mükemmel bir varlıksın.

Sevginin, bilincin, farkındalığın ve yaratıcılığın sonsuz hazinesisin.

Gerçeği ortaya çıkartansın…

Tüm bunların farkında mısın?

EGOSKOP‘a hoş geldin

 

Exit mobile version