Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Milenyum Mektubu

2024 yılında açılacak…

“Merhaba çocuk,

Niye böyle başladım bilmiyorum, ama bu giriş, Peter Pan’ı okuduğum çocukluğumdan bu yana beni hep çok etkilemiştir. “Merhaba çocuk…” Peter Pan da, bu sözlerle başlar ve sonra kuşlar ve periler arasında kalabilmek için büyümek istemeyen bu çocuğun inanılmaz maceralarına sürükler okuyucuyu.”

Ömrünün bu ileri yaşlarında artık çocuk olmaktan çok uzakta olduğunun farkındayım. Ama kendine verilen kalıpları kabul etmektense, bir ömür boyu kuşlar ve periler arasında, kendi “Olmayan Ülke”sinde kalmaya çabalayan bir insan olarak, içinde hala çocukluğa dair bir şeylerin kaldığına eminim, en azından öyle umut ediyorum. Ve tıpkı Peter Pan’da olduğu gibi önünde inanılmaz bir macera seni bekliyor. Tanıdık, çok zor ve çok tehlikeli ama bir o kadar da güzel… Tabii eğer hala yüreğinde eski coşkun, ruhunda eski inadın kaldıysa, ve bedeninde eski gücünden kalan bir şeyler varsa.

Bugün aşağı – yukarı 56 yaşında olmalısın. Her ne kadar benim geleceğim olsan da, benden çok farklı olduğunu biliyorum. En azından benden çok daha tecrübeli ve akıllı olduğuna eminim. Ne de olsa aramızda 26 yıllık bir yaşam tecrübesi var. Zaman zaman senin nasıl biri olacağını hayal ediyorum; iyice dökülmüş saçların, ama kendini bırakmadığın için hala göbeklenmemiş, ufak tefek ama sağlam görünümlü dinç bedenin ve hala parlaklığını koruyan bakışların gözlerimin önüne geliyor. Sen gençken bile pek gülümseyen bir tip değildin, herhalde yıllar yüzünü daha da asıklaştırmıştır. Olsun, yeter ki için değişmemiş olsun.

1994 yılının Ağustos ayında doğduğun topraklardan binlerce kilometre uzakta bir dostuna bir söz vermiştin. Bu mektup sana verdiğin bu sözü hatırlatmak için kaleme alındı. Aslında bu sözü bir gün bile aklından çıkarmadığına eminim, en azından son altı yıldır çıkarmadığını ben biliyorum, yine de, yeni bir bin yıla yaklaşırken sana bunları yazmak istedim. Lütfen, bu mektubu okuduğunda; “Toy çocuk, 31 yaşında bile ukalaymışsın, ben verdiğim sözleri asla unutmam” deme. Verdiğin sözleri asla unutmayacağını çok iyi biliyorum, yalnızca sana geçmişten bir hoş seda ulaştırmak geldi içimden.

Hiç bir zaman birilerine hayran olup, onlara kendini benzetmeye çalışan biri olmadın, ama zaman zaman yaptıklarından dolayı çok takdir ettiğin, çok değer verdiğin ve saygı duyduğun insanlar olmuştu. Çok az sayıda olan bu kişilerden biri de, ünlü Rus dağcı Borodkin’di. Sovyet Asya’nın en sert dağı olan Pobeda’nın zirvesine tek başına ulaştığın o müthiş zor ve tehlikeli tırmanış sonucunda, bu dağın dünyadaki sekizinci solo tırmanışını yapmıştın. Bir dağcı olarak ayrıldığın Ana Kampa, Kar Leoparı olarak indiğin gün, kamptaki dağcıların şaşkınlıkla karışık coşkulu tebrikleri ve hayranlıklarının, sana nasıl gurur verdiğini hala gülümseyerek hatırladığına eminim.

Ve Borodkin, eminim bu tecrübeli, mütevazı dağcıyla aranızdaki konuşmaları da hiç unutmamışsındır. Senin doğduğun yıl Communism dağında hala kendi adıyla anılan yeni bir rota açan, Pobeda’ya daha önce altı defa tırmanan bu güçlü dağcı, sana tırmanışını anlattırdığında, zirve platosundaki süratinden çok etkilenmişti. Borodkin’in ekibi, sen Pobeda’dan indikten bir kaç gün sonra tırmanışı deniyordu. Ve Borodkin, çok iyi bildiği Pobeda’nın 6400 – 6900 metreleri arasındaki dik kayalık bölümünde bir hata yapmış ve yüzlerce metre düşmüştü…

Bu duyguyu ne kadar çok yaşadığını biliyorum; …, Galim, Valodya, Borodkin, Anatoli, Ginette, Michael, Rob, Alex… Kim bilir sen bu mektubu okuduğun güne dek daha hangi dostların ilave olacak bu listeye. Borodkin Pobeda’da öldüğünde, yaklaşık olarak senin şu anda içinde bulunduğun yaştaydı. Pobeda’ya 30 yıl sonra tırmanma sözünü de zaten bu yüzden vermiştin ona ve kendine. Eski bir dostun ve kendi ruhun adına, bir kez daha bedenini ve ruhunu sınırlarına dek zorlayacaktın. İkinci kitabında kendine yazdığın mektubu hatırlarsın, “… otuz yıl sonra Kar Leoparına ulaştığın o muhteşem dağı tekrar ziyaret edip, sana kattıkları için ona teşekkür edeceksin ve seni bir kez daha kendisine kabul etmesini dileyeceksin. Yaşamını doğru kurduysan edecektir de.”

Evet, sevgili gelecekteki ben… Yaşamını doğru kurduysan bu sınavı geçeceksin, yok eğer hatalar üst üste hatalar yapıp ders almadıysan, ödemen gereken bir bedel var. Tutkularının bedelini ödemekten hiç bir zaman korkmadığını biliyorum. Eski gücünü yitirmiş bedenin, ama şimdiki benden çok daha güçlü bir yaşam tecrübesine sahip ruhunla girişeceğin önündeki bu zorlu sınavda, her şeyimle yanında olduğunu bilmeni isterim. Kendine iyi baktıysan, ki öyle olduğunu ümit ediyorum, bu denemeye hazır olduğuna inanıyorum. Yıllar önce bile derdin, “İş dağın sizi kabul etmesinde, gerisi yalnızca tırmanış”.

Şimdilik tek yapabildiğim, kendini Ona kabul ettirecek bir hayat kurabilmiş olduğunu dilemek. Eğer kuramadıysan, cesaretini asla yitirmeyen Peter Pan gibi, neredeyse boğulacakken bile “ölmek, benzersiz bir serüven olmalı” demekten geri kalmayacağına eminim…

Bol Şans Sevgili Nasuh Mahruki… Buna ihtiyacın olacak…

Exit mobile version