Kaderine bakan kişi, önce onu kabul eder ki; bu acı verir. .
Sonra onu tüm karanlığından arındırarak, her bir erdemi ruhundan bedenine ve yaşamına işler; ki bu daha da acı verir.
Her seferinde yeni bir adla doğar, her seferinde yeni bir anne ve babaya sahip olur. Söz verdiği gibi doğurmaya çalışır kendini; en uygun eşi bulabilmesi, en uygun bir eş olmasına bağlıdır. İçindeki kadını ve içindeki erkeği, tüm yaratıcı yönleriyle en iyi biçimde ortaya çıkarmalıdır ki, kendi rahminden alabilsin ilk nefesini.
“Sana söz veriyorum, kalbimde bildiğimi, yaşamda işleyeceğim.”
Böylece ruhun isteği Dünya’ya gelir.
Çocukken oynadığı oyunlarda ve zihninden geçirdiği düşüncelerde, hiçbir neden yokken hissettiği duygularda hatırlıyordur, nereden geldiğini ve neden burada olduğunu.
Geçmişi doğumuyla kaybolmaz; etrafındadır. Varsa ebeveynleri, yaşamında karşılaşacağı kadın ve erkekleri söyler ona. Hangi hataların yapıldığını, hangi bedellerin ödendiğini. Mükemmel bir ahengi hangi dikkatsizliğin korkunç bir trajediye çevirdiğini izler.
Kaderi, doğduğu günden beri izler kişiyi, onunla konuşur, ona dokunur. Neden burada olduğunu gösterir.
Bu sırada kişi; ruhu bedene, bedeni zihne uydurmaya çalışır. Baba, oğul ve kutsal ruh. Bu üçünü dengelemeyi dener, birini çok iyi yaparken, diğerini yok sayar. Hepsini dengeleyecek bir huzuru arar durur.
Git gide kaderinin içine doğduğunu unutup, kaderi oynayan kişilere, mekana ve zamana dalar gider. Onların neyi oynadıklarını unutur, böylece senaryoda kendi yerini, özelliklerini, yeteneklerini ve ne yapacağını da unutur. Kendini gerçekleştiremediği için, eşinin hayatında alması gereken yeri alamaz; Dünya’ya vermeye geldiği ilham ve evinde yaratacağı kalbin mutluluğu, unuttuğu ruhun derinliklerine gömülür; yerine çevresinde olan gölgeler kalır, ancak kalp bu gölgeleri aydınlatmaya ve ruha açılan kapıyı hiç durmaksızın çalmaya devam eder.
Kendi içindeki kadını gösteren bir annesi vardır, kendi içindeki erkeği gösteren bir babası vardır. Bugüne kadar yaratmış olduğu çocuğu gösteren bir çocukluğu vardır. Ama onlara saygı duymayı unutmuştur. Onların kendi hatasının ya da başarısının taşıyıcıları olduğunu ve kutsal görev karşısında eşit olduklarını hatırlamaz.
Bir kaleme yazmayı öğretip, amaç kazandıracağı yerde, kalemin gövdesinin amacının yerini almasına izin verir. Bir elmayı, sevgiye ve fikre dönüştüreceği yerde, rastgele sandığı bir yemeği, rastgele sandığı bir duyguya ve düşünceye dönüştürür. Böylece milyarlarca insanın biricik varlığıyla ördüğü güzelliğin içinde hangi motifi işlediğini göremez, çünkü olmayı bırakmıştır. Maddelerin ona kim olduğunu, nasıl gözüktüğünü, nasıl hissedeceğini söylemesi için birinden diğerine koşar durur. Her seferinde aynaya bakar, her seferinde ne olduğunu anlamadığı bir şeyi görür.
Böylece bir astroloğa gelir; acaba istediği işi alabilecek midir, çok parası olacak mıdır, bu kişi onun eşi midir.
Bunlar geleceğe yöneliktir ve çıktıkları yer de kişinin şimdiki beden – zihin – ruh durumunun bir tasviridir. Kişinin şimdisini belirleyen tek şey ise onun geçmişiyle kurduğu ya da kurmadığı ilişkidir. Çünkü bizim akıp geçen zaman dediğimiz ve sayılarla ölçmeyi denediğimiz şey, kendi bütünlüğümüzün içinde yol alma biçimimizdir. Ruh, dünyaya maddede kendini doğurup, ondan arınmaya , geçmiş gelecek ve şimdinin üzerine çıkmaya gelir. Paradoksal biçimde onun geleceği geçmişte yaşanmıştır, geçmişi şimdide devam etmektedir. Buraya geliş amacına bilinçli bir şekilde yönelmediği takdirde, maddi olana yönelecek ve taşıdığı ışığın gücü gittikçe azalacaktır. Böyle bir durumda kendi geçmişini ve geleceğini değiştirmek bir kenara, kayıpları gittikçe çoğalır. Çünkü ruhun görevini, bedenin ve maddi olanın direnci içinde gerçekleştirmek, suyun altında bir ev inşa etmeye benzer. İşlerin iyi gittiğini düşünebiliriz; ancak nefesimizin ne zaman biteceğini ve eylemlerimizin sonucunda yiyeceğimiz vurgunun büyüklüğünü görmüyoruzdur. Üstelik geçmişinizdeki hatalar, yarının harcıdır. .
Kutsal kitaplarda ve astrolojide bir gün bir yıla eşittir. İnsanoğlu 365 günde, 365 yıllık iş başarmak için buraya gelmiştir; sağlığının, kalbindeki sevginin, varlığının nedeni budur.
Anne, Baba, Çocuk’da vücut bulan, Tanrı’nın görkemini işleyeceği bir Yuva kurma isteğiyle gelir. Bu onun tek ve sonsuz varlığını , yeryüzünde gerçekleştirmesinin yoludur. Evinize iyi bakın, orada aradığınız bütün cevapları bulacaksınız. Ve yüzünüze iyi bakın, gözlerinizdeki Vicdan, Güneş’iniz ve Ay’ınızdır. Bütün yasalar, damarlarımızdaki kanla ruhu, bedene bağlar.
Bir astrolog size çok şey söyleyebilir ve bunu nasıl bildiğini merak edebilirsiniz. Bir takım yıldızlar, çocukluğunuzdaki bir olayı, üç gün sonrasını söyleyebilir mi? Ama etrafınıza dikkat ederseniz, gökyüzünden önce, yeryüzü size her şeyi söylemektedir. Çektiğiniz acı size bir şey söylemektedir, sevdiğiniz şey size bir şey söylemektedir. Kendi kendine konuşmak, üç boyutlu yaşamın iletişim biçimidir, kader bizimle konuşur ve ona cevap vermek için buradayız.
Yüreğinin götürdüğü yere git, evet, çünkü o seni kendine getirecektir.
Bugünkü bilmiş tavrımı, acıların ve isteklerin ötesinde, bütün insanların ne kadar güzel olduğunu görmeme verin, çünkü kimse güzelliğinin farkında değil. Bugün miyop gözlerimi bırakıp, size kendi gözlerinizi göstermek istedim. İşlemenizi bekleyen yıldız haritanızı.