Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Bir insan neden lidere ihtiyaç duyar?

Bir insan neden lidere ihtiyaç duyar?
Bir şirketin neden lidere/liderlere ihtiyacı var?
İnsanlar neden kendi başlarına karar almak istemezler?
Liderlik, riskli kararları almayı gerektirdiği için mi lider olunur?

Ya da liderler, verdiği/aldığı kararların negatif/pozitif sorumluğunu aldıkları için mi liderdirler?

Bu konuda yaptığım araştırmaların sonucunda geldiğim nokta, içsel olarak tanımladığım şey ile aynı oldu. İşin ilginç yanı, kendi liderini yaratan insan günün sonunda lider olarak gördüğü kişiye gereğinden üstün vasıflar vererek bir idol haline getirmekte hatta onu meşgul olduğu alanın tanrısı olarak ilan edebilecek kadar da tapınmaya başlamakta.

İnsanların temel sorunlarından biri olarak gördüğüm, düşünmeme ve onunla bağlantılı olarak sorgulamama yetileri günün sonunda bu işi yapması gereken kişileri ortaya çıkartıyor. Düşünmek için emek harcamak gerekiyor fakat düşünceyi tetikleyici beynin bu alanda yeterli besini de alması gerekiyor. Aç kalmış bir beyin, düşünmeyi bırakın kendi hakkında basit kararları bile veremeyecek kadar aciz kılıyor insanı.

Acizlik tam da burada hayatın kırılım noktasını oluşturuyor ve bu durumdan çıkmak için de risk ve sorumluluk almak liderliğin başlangıç noktasını oluşturuyor. Riski alan ve bunun getireceği sorumluluklar ile yüzleşmeyi seçen insanlar da yavaş yavaş öne çıkmaya başlıyor. Dünyadaki tüm insanlar (eşit koşullarda beslendiğinde, eğitim aldığında ve sevgi gördüğünde) aynı potansiyelleri sergileyebilecek kapasitede olurlar (fiziksel bir rahatsızlığı yoksa eğer). Fakat, işin içine sorumluluk almak girince, bir lider yaratılıp tüm sorumluluğu ve riski ona devrediliyor. Böylece; geriye çekilmek, arkada kalmak ve işin içinden sıyrılmak daha kolay geldiği için de toplum içerisinde lider kimliğinde bireyler ortaya çıkmaya başlıyor.

Liderlere atfedilen bazı özellikler vardır, cesaret, dürüstlük, inançlı, pozitif bakış açısına sahip, vizyoner, etkileyici, risk alabilen, savaşçı ve uzar gider liste. Bu özelliklere bakınca kusursuz insan modeli tarif ediliyor. Fakat çok sayıda lider olduğunu düşünen kişi ile çalıştım ve bir araya geldim, onların bazı durumlarda bu vasıflardan yoksun olduğunu gördüm. Şöyle ki kişi siyasette lider özelliklere sahip görünüyor fakat normal hayatta, kral çıplak gibi yaşıyor. Bir liderin astlarına güvenmesi gerektiği gibi bir algı var çünkü lider iyi yönetim becerilerine de sahip olan kişidir fakat öyle astlar var ki istediğin kadar lider ol bir işe yaramayabiliyor orada da yönetici vasıflarının olması gerekiyor sanki.

Tarihin her aşamasında, insanlar kendilerini bir yerlere taşıyacak insanlara tamah etmiştir. 5 yaşındaki bir çocuğu kral yapıp onun önünde diz çökmeyi ve onu kendisine lider görmeyi olarak seçebilmiştir. İmparatorluklar tarihine baktığınızda çok sayıda örnekle karşılaşabilirsiniz.

İnsan; egosu, inançları, beklentileri, kaygıları, korkuları, arzuları, kavgaları olan ve onay bekleyen, anlaşılmak isteyen, değerli olarak görülmeyi talep eden ve sevilmeyi arzulayan bir varlıktır. Bu bahsedilen kavramlardan içsel olarak özgürleşmiş olan karakterler günün sonunda farklı bir şekilde de olsan liderliğe doğru yol alabiliyorlar. Onaylanma ihtiyacı olmayan insanların risk alma oranları diğerlerine göre daha yüksektir. Anlaşılma ihtiyacı olmayan insanların da sorumluluk alma oranları aynı oradan yüksektir. Bu ihtiyaçlar hiyerarşisinde kendinizi konumlandırdığınız ve anlamlandırdığınız yerde netlik varsa orada liderlik ya da kulluk devreye girmeye başlıyor.

Liderleri büyüten, onu farklı şekillere sokan ve egosunu besleyen ezik karakterlerin davranışları günün sonunda bir lideri hırsları olan, öfkeli ve agresif bir karakter haline dönüştürebilir. Bu etki tepki meselesinde belirleyici olan şey ise tabanın yukarı doğru sergilediği davranışlardır. Liderini vazgeçilmez gören ve onun açıklarını ilk başta görmeyip sonradan gören ve kendisini onun yerine koyan ve bir müddet sonra da onu yetersiz bulan, az özgüvenli ama cahil duruşlu karakterlerin muhalif davranışları ile lider karakterler pes edip geri çekilebiliyor.

Bugün bir paylaşıma denk geldim, “oğlum bir elma ağacı görürsen korkma o elmayı al ve ye çünkü o elma ağacı erik olmaya çalışmıyor. Bir aslan görürsen kork çünkü o bir aslan gibi davranacaktır o maymunluk yapmayacaktır buna güven. Bir insan görürsen kork ve ondan çekin, çünkü yüzüne gülerken arkasında bir hançer saklayabilen tek varlıktır insan” diyordu. Bizim bütün hikayemizin basit bir özetidir bu.

Birkaç maç üst üste galip gelen takımını ya da takımı galip getirdiğine inandığı yönetimi alkışlayan fakat art arda gelen yenilgiler ile bir anda köpüren, küfreden, isyan çıkartan ve ortalığı yakıp geçen taraftar gibi yaşıyoruz hayatı. Bu açıdan bakınca, liderin liderliği, yöneticinin yöneticiliği, müdürün müdürlüğü; çalışanın ya da tebanın beklentilerine ve davranışlarına göre şekillenen bir davranış sürecinden başka bir şey olmuyor. Devenin dikeniyle insanın seveniyle ilişkili bir atasözü kültürüne sahip kitleye yapacağınız liderlik, onun gözüne kaçan bir toz tanesiyle yerle yeksan olur. Sanırım, insanlara liderden daha çok müdür gerektiği için, müdüre olan ihtiyaç, lidere olan ihtiyaçtan daha fazla olmakta…

Exit mobile version