Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Sorumluluğunu al dünyayı değiştir

Yangın çıkıyor; Elon Musk, korona yayılıyor; Bill Gates, iklimler değişiyor ve buzullar eriyor; Rothschild ve Rockefeller, sel basıyor; illuminati… Ve sen sevgili İnsan Çocuğu, çok masumsun değil mi? Bütün bu olan biten afetlerde hiç katkın yok mu?

Şu an yaşadığın yerde daha önce ne vardı mesela, o evin olduğu yerde bir ağaç vardı belki de mahallen bir orman idi. Dedelerin o ağaçları kesip ev yaptılar, ısınmak için kestiler hatta komşunun hayvanları bahçeye girmesinler diye çit yaptılar. Sonra kendi hayvanlarına saldırıyorlar diye vahşi gördükleri tilki, kurt, ayı gibi hayvanları öldürdüler. Öyle değil mi? Şu an yaşadığın yer hep ev miydi? Çorak ve kurak mıydı?

Şehir hayatından bıkıp sahil kasabasına gitmek isteyenlerden değil misin? Orada sana nasıl yer açtıklarını düşündün mü hiç. Yapabiliyorsan gitmek istediğin yerin bundan 30-40 yıl önceki fotoğraflarına bakmayı denedin mi? Bir dene istersen, sen şehir hayatından bıkıp oraya gitmek istediğini söylediğin ve bunun gerçekleşeceğini de bildikleri için ormanları yakıp, ağaçları kesip sana evler yapıyorlar farkında mısın? Değilsin sanırım!

Sonra, dünyadaki iklim bozulmalarını anlatan belgeseller var yıllardır izlediğin. Onları da mı izlemiyorsun? Doğru ya sana göre değil öyle belgeseller, daha çok aslanın hayat hikayesi ile kaplanın çiftleşmesi ilgini çekiyor değil mi? Bir de anakondalar. O belgesellerde onlarca yıldır anlatıp duruyorlar, eriyen buzulları, Afrika’daki nüfus artışı yüzünden doğal yaşam alanları daralan hayvanları, hatta sözüm ona ektikleri tarlalara zarar veriyor diyerek öldürülen canlı türlerini, sürekli genişleyen insan sürüsünün baskısına maruz kalarak küçücük vahalarda yaşamak zorunda kalan birden fazla hayvan türlerini de bilmiyorsundur şimdi.

Üstelik o zamanlar bugün fantezisini kurduğun, uydudan yangın çıkartan gözü dönmüş zenginler de yoktu tamamen yoksul, aç ve gerçekten vahşice davranan insan soyu vardı. Savaşta galip gelmek için yakılan ormanları da duymamışsındır şimdi. Evet savaşlarda galip gelmek için düşman kuvvetlerinin ormanları yakılırdı hatta onlarda ormanlardaki ağaçları kesip kendilerine kaleler inşa ederdi, işgale kolay gitmek için büyük köprüler yapardı… Öyle değil miydi yoksa? Demirden yapıyorlardı pardon… Demir dedim de, demiri eriterek ondan savaş araçları yapmayı öğrendiğinde ataların, mum ateşini kullanıyorlardı değil mi? Onların zamanında da ağaç kesilmezdi.

İnsan tarihi boyunca sürekli ağaç kesti, ormanları yaktı, canlı türlerini yok etti. Üretim adı altında girdiği çetrefilli yaşam yolculuğunda da nehirleri, dereleri, denizleri, gökyüzünü kirletti. Gökyüzüne saldığı gazlar ve toprağa gömdüğü hatta denizlere akıttığı kimyasal atıklar ile tüm yaşamı zehirledi ve kirletti. Tabi bunları yapanlar zenginlerdi ama onların ürettiği şeyleri alan da senin ataların ve çocukların değildi. Bir tanesi yeterken, üç beş tane eşyaya sahip olmak, çalışıyorken ve sorunu yokken daha büyük bir televizyon almak, başkasında daha iyisi var diye elindeki telefonu sürekli değiştirmek, içtiği su şişesini sokaklar hatta denizlere atmak, sigara izmaritini yere atmak, ormanlarda içtiğin alkol şişelerini ağaç diplerine bırakmak, çocuklarına sürekli oyuncaklar almak, gücün yettiğince tabak çanağı, koltuğu ve dolapları değiştirmek… Bitmiyor bunlar… Bitmeyecek de…

Yoksulsun diye çevreyi kirleteceğini bildiğin halde sobada naylon yakmak, gizliden girip ağaç kesmek ya da dalları kırıp getirmek, zenginsin diye göz koyduğun o güzelim koylara oteller dikmek ya da oraya el koyup hayalindeki malikaneyi yapmak, o koya yanaşmak için tekne almak ve denizi kirletmek, daha fazla yakıt tüketmek, daha büyük motorlu araçlar alıp egzozundan çıkan karbonmonoksit, hidrokarbonlar ve azot oksitleri de sen, yani insan çocuğu ortaya çıkartmıyorsun.

Ne kadar aptalca değil mi suçlayacak birilerini sürekli öne atarken kendi hükümranlığınla yıktıklarını görmemek. Su kirliliği, toprak kirliliği, gökyüzü kirliliği… Bunların hepsinde senin de kocaman suçun var. Benim cüssem ne kadarki diye düşünme, senin gibi yüz tanesini çöpü bir başkasının çöpü kadar etkiliyor işte dünyayı. Biraz araştırma yap istersen, kaç yıldır bilim adamları bağırıp duruyor çevre sorunlarına dikkat diye. Sana bir ipucu vereyim; “1972 yılında Roma Kulübü / MTI, “Limits to Growth” Çalışmada nüfus, sanayi üretim, beslenme (gıda maddeleri), hammadde ve çevre kirliliği olmak üzere beş ayrı değişken ile bunlar arasındaki ilişki üzerinde durulmuş ve dünyanın geleceği açısından oldukça karamsar bir tablo çizilmiştir.” Yılı okudun mu? 1972 diyor yani neredeyse 50 yıl önce bunu söylemişler. Hangi yılda neler olmuşun bir özeti de Wikipedia-Çevre Hareketi bu linkte yer alıyor. Yüzlerce yıldır canına okuduğunuz dünyanın yaşadığı bütün bu ölüm çığlıklarının sorumlusu gerçekten bir tarikat ya da üç beş kişi mi? Yapmayın… Biliyor musunuz? Dünyayı en çok kirleten iki sektör var; biri ulaşım diğeri ise tekstil sektörü. Birinin ürettiğini dağıtmak için kullanılan tüm ulaşım ağı ile giyim için üretilen pamuğundan, yıkanmasına ve üretim sürecine kadar tekstil endüstrisi en fazla kirlilik yaratan sektör. Neden bu kadar üretiyorlar haberin var mı? O giymediğin üzerinde etiketi olan kıyafetlerin yüzünden.

İnsanın yaratılış hikayesini geçiyorum fakat bilindik tüm tarihsel sürecinde insan çocuğu elinde silahları ile hem kendi türünü hem de diğer canlıların hayatlarını almıştır. Silahı yani gücü elinde tutanlar büyüdükçe bu ölümler ve yok edişler sistematik bir hale bürünmüştür. Sanayileşme ile birlikte icat edilen kapitalizm kavramı ve tüketim çılgınlığı ile tüm dünya kaynakları insanlığın emrine verilmişçesine yok edilmiştir. Daha fazla, daha fazla diyerek mevcut olanla yetinmeyen insan çocuğu, günün sonunda kendi varlığının katili ve Azrail’i haline gelmiştir. Arada denk gelirsiniz eski uygarlıklardan Atlantis ve Mu uygarlığı diye. Muhtemelen onlar da şu an sizin yaptığınız gibi bir sürece girip kendi sonlarını getirmişlerdir.

Garip değil mi? Bütün bu manzaraya bakıp 5-6 çocuk doğurmak, iki kişilik bir aile iken daha büyük evlere sahip olmak hatta ikinci bir arabayı almak, yetmeyip gidip ikinci hatta üçüncü evi almak, sahilleri katleden müteahhitlerin elinden yazlıklar almak, 15-20 çift ayakkabı ve bir sürü çanta sahibi olmak, daha kullanmadığın onlarca güzellik malzemesi varken tekrar tekrar aynılarının farklı renklerini almak, etiketi sökülmemiş kıyafetlere sahipken gidip yeniden alışveriş yapmak… Uzar gider liste… Hatta yakın dönemde korona ile başlayan evden kafanı dışarı çıkarmadan sürekli olarak evlere servis hizmetlerini kullanarak zaten kirlenen dünyaya binlerce yeni motosikletin çıkmasına çanak tutmak…

Ecelini yarattığını farkında olamayacak kadar körsün değil mi kendine insan çocuğu? Onun var benim yok diyerek içsel olarak yaşadığın değersizlik duygusunu tatmin etmek için, hiç bıkmadan tüketmeye ve kirletmeye devam edeceksin değil mi? Kesinlikle edeceğine inanıyorum, çünkü binlerce yıldır ataların da böyle yapıyordu ve çocukların da aynısını yapıyor şu anda.

Sokakta birbirinize o kadar çok tehlike yaratıyor ve korku salıyorsunuz ki bütün şehirleri elektrik direkleri ile donatıp ışıklandırdınız, o direklere elektrik sağlamak için dereleri kuruttunuz, barajlar yaptınız, kendi karanlığınız aydınlatmak için yüksek aydınlatma gücüne sahip ampuller taktınız evlerinize hatta onlarcasını aynı anda yaktınız, söndürmediniz birçoğunu sabahlara kadar. Televizyonlarınız kapanmıyor izlemeseniz bile, şarj cihazlarını prizlerden çıkmıyor nasılsa tekrar takacaksanız diye… Off insan çocuğu, ne kadar anlatırsam anlatayım, göremeyeceksin değil mi kendini? Ya da bütün bu yazıyı okuyup, ya evet ben de epeyce kirletiyormuşum dünyayı, bunu diğerlerine de hatırlatayım mı diyeceksin… Seçim senin, hayat ise hepimizin…

Exit mobile version