Belki de her şey den önce geçmişimi şifalandırmam gerekiyor. Yıllardır üstüne katarak biriktirdiğim acıları bugüne taşıyan ben.
Canım annem; beyaz tenli, sarışın, ela gözlü güzel kadın, gözlerinden, en büyük kahkahasında bile hüzün akan annem.
Kendimi insanlardan uzaklaştırıp, evimi taşıdığım ve bir ay boyunca kimseyle iletişime girmediğim günlerde (yıllar önce) ölüyorum zannedip, ağlaya ağlaya gelmişti ve sürekli af diliyordu. Geçmişte beni çok üzdüğünü düşünerek, kendi geçmişini anlatmaya başladı.
1 yaşındayken, dedemin ninemden ayrılıp, annemi de alıp başka bir kadınla evlenmesi ve o kadından olan bütün çocukları üvey evlat olarak annemin büyütmesi, üvey annesinden yediği dayakla, çektiği eziyet ve acılarını ağlayarak anlatmıştı.
Çocukluğum ne kadar da çok benziyordu anneme, kendi yaşadığı acıları bana da yaşatmıştı.
Ben ondan hep nefret ettim, ölmesini istedim. Sen de benim ölmemi istedin mi, benden nefret ettin mi? diye sordu, dudakları titreyerek.
Sarıldım kocaman, anne kokuyordu. Geçmişte kaldı güzel annem dedim. Geçmişin bugün ki bana kattıklarını bir bilsen dedim, içimden. O bilmiyor ama seninle paylaşabilirim güzel insan. Acı çekenin acısını, kendi yüreğimde hissedebiliyorum.
Bir çocuğun eline para verip, üstüne kıyafet almanın değil, yanağına kocaman bir öpücük kondurup, göğsüne sıkıca sarmanın sevgi olduğunu biliyorum.
Geçmişte yaşadığım her olaya, hissettiğim her duyguya ve geçmişimdeki her bireye teşekkür ediyorum, beni dönüştürüp bugün ki beni var ettikleri için.