İnsanoğlu var olduğu süre boyunca bir soruya odaklandı: Daha iyi bir Dünya mümkün mü? Düşünürler bu sorunun cevabını hep insanda aradılar. Daha iyi bir Dünya insanların insanlık adına çalışması ile mümkündü. Bunun farkındalardı. Büyük bir çoğunluk ise yanıtı dinlerin ölüm sonrası vaatlerinde buldu. Şüphesiz Cennet; daha iyi bir Dünya’ydı. Ve bu en kolay çözümdü. Bu nedenle geçici Dünya’yı perişan etme hakkı kendilerinde vardı. Nitekim ettiler de… Kimileri kendi coğrafyasını veya dinini korumak amacı ile terörü besledi. Kimileri, nemalanmak için ekonomik kriz çıkardı. En güçlüleri nüfus kontrolü veya ilaç sanayisini geliştirmek amacı ile sağlık komploları geliştirdi. Uzun yıllara dayanarak iklim değişti, insanlar değişti…
Ancak Dünya dibe indikçe nihai soru yine değişmedi: Daha iyi bir Dünya mümkün mü?
Daha iyi bir Dünya, pek tabii mümkün…
Peki… Bu soru güzel… Ancak bizi çözüme ulaştıracak cevap bu soruda gizli değil.
Aslolan soru ise:
Daha iyi bir insan mümkün mü?
Konunun çözüm noktası insanda gizli… Konunun çözüm noktası sende gizli. Aslında bunun sen de farkındasın, ben de farkındayım. Daha iyi bir insan, elbette mümkün. Çoğumuz, bu daha iyi insanı arayarak ömür tüketiyoruz. Dini toplantılar, ezberlenmiş ritüeller, çeşitli kişisel gelişim öğretileri bizleri daha iyi insan modeli haline sokmak için yeterli mi peki? Cevabı; elinde bir mum ile karanlıkta kendini arayan sana bağlı. Kimimiz hala gölgemizi kendimiz sanıyoruz ve arayışımızda karşılaştığımız gerçekten korkuyoruz. Elimize aldığımız bir mum daha, bir öğreti daha gölgemizi ve bilinmeyenimizi büyütmekten öteye geçmiyor. Bu durumda anlamamız gereken ışığın kaynağının içerde olduğunu bilmektir. Çünkü parlayan sen isen, bilmelisin ki artık bir gölgen olamayacaktır. Bu süreçte eline dilediğin mumu, kandili de korkusuzca alabilirsin. Ancak kendi ışığını farkettiğinde öğretilerin ışığı seni daha fazla parlatabilir…
İçinde bulduğun varlık başlangıçta olan, olması gereken saf insandır. Tıpkı Dünya’nın başlangıçta olduğu gibi tertemiz ve mükemmel… Her şeyin başında Dünya Cennet’i andırmıyor muydu zaten? Demek daha iyi bir Dünya mümkün. Daha iyi bir insan mümkünse mümkün.
Ben buldum!
Evet, evet… Ben buldum. İçimdeki daha iyi insanı buldum. Ona ulaşmak için bir çok insan kaynaklı acıdan geçtim. Ancak o acılara alışmadım. Onlara alışmadım çünkü onlar yalnızca insanlığın gölgeleriydi… Artık daha iyi insanla ortak bir hedefim var. Ben bu ortak hedefe ‘yaşam amacım’ diyorum.
Benim yaşam amacım: İnsanlara, daha iyi bir Dünya’nın var olduğunu göstermek. Hem de bana bahşedilen kitlelere ulaşabilme yeteneğimle… Yani yazarak… Yanlış anlamayın elinizden mumlarınızı almayacağım. Sizleri içinize yönlendireceğim sadece. Görmeniz gereken insanoğlunun yalnızca insan bedeninde saklı, susuz bir tohum olmadığıdır. İnsanoğlu kendi tohumunu yeşertecek bilgeliğe eriştiğinde Dünya da yeşermeye başlayacaktır. Aynı başlangıçta olduğu gibi… Daha iyi bir insan, daha iyi bir Dünya… İçten dışa doğru… Yaradılışa uygun. Ve yaradılışa saygıyla, sevgiyle…
2015 senesini de elimizde mumlarla koşarak geçirdik. Koca koca gölgelerde kaybolduk, yeri geldi yandık, tutuştuk, gözyaşlarımızda boğulduk. Biz bu haldeyken Dünya da bizlerden nasibini aldı. Sistemlerin gölgesinde kayboldu, yeri geldi tutuştu, gözyaşlarında boğuldu… 2016’da hala mumla Cennet’i mi arıyacağız? Öyleyse yaradana ihanet etmeyi bırakıp bize emaneti olan insanlığı kurtaralım.
Daha iyi bir Dünya mümkün… Mutlu seneler…