Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Farklı Bir Okuma: Bilinçteki Sıçramalar

“İnsanlığın Apocrypha’sı” ve “Kur’an-ı Kerim’in Apocrypha’sı” adlı kitapları ile tanıdığımız Araştırmacı Yazar Nimet Erenler Gülkökü, son kitabı “Bilinçteki Sıçramalar” ile rüyalarımızın zihinsel gerçekliğimize nasıl dokunabileceğini gösteriyor.

Yazar Nimet Erenler Gülkökü yaratıcısı olduğu, “Bilinçteki Sıçramalar” kitabı ile okurları için farklı okumalar üretmektedir. Yazarın kitaplarında mutluluk, iş hayatı, aşk hayatı, inanç gibi spiritüalizmin odaklandığı alanların dışına çıkarak gerçek aydınlanmanın peşine düştüğünü görürüz. “Sistem, kullanma konusunda zayıf kaldığımız bilincimizi ele geçirerek onu bize karşı kullanır. Böylelikle kendisinin yüklediği bilinçle bizi teslim almayı başarır. Artık kim ne derse ona inanarak; onlar gibi davranıp, onlar gibi düşünür ve onlar gibi algılarız ve bunu da gerçeklik sanırız.” Spiritüalizmin insanları götürebileceği sahte cennetin dışında, okur; ayakları yere basan, sahici tespitlerde bulunan bir yazar karşısında olduğunu kitabın ilk sayfasını açtığında hissetmektedir.

Hiçlik ve yol! Koşulsuz biat etmek! Bu kavramlar günümüzde “güce boyun eğme-köle olma”durumu ile karıştırılmaktadır. Beşer, varlığını ilk büyük mutluluklarla yerküre üzerinde tadını alsın diye tekamül merdiveninin daha yukarılarını hedeflemektedir. Tam mutluluk izlenimleriyle somut sevinçlerin hepsinden daha güçlü ve daha tatlı olan ve de sadece gerçek anlamda sevmeyi bilenlerin tanıdığı duyumlarla yine sevgi adlı şeyle tanıştırılacaktır. Böylece ruh, evreden evreye sevginin etkisiyle ve ışığıyla gelişecek, yücelecek ve kendisine ait izlenimler çemberinin genişlediğini görecektir.

Nimet Erenler Gülkökü, alışıldık “Zen”söylemlerinin dışına çıkarak sorunun kaynağına, yani köleleştirilmenin nedenine inmektedir. Bilincin, rüyaların zihinsel gerçekliğimizin yansımaları olduğunu ve günlük yaşamımızda sergileyebildiğimiz ya da sergileyemediğimiz, farkında olduğumuz ya da olmadığımız hemen her“duyu kökenli duygu” ve “sezgi temelli duygunun” zihindeki yansımaları olduğunu vurgular ve vardığı sonuç ile de insanların nasıl olur da  korku düzenini kabullendiğini ve susmanın konuşmaktan daha güvenli olduğu algısının, gücü elinde bulunduranlar tarafından nasıl yaratıldığını  okuruna gösterir.

“Rüyalarımız, bilinçaltına attığımız olguları, durumları, düşünceleri bize aynen iade eden bir aracı konumundadır. İşte bunlara bakarak, bilincimizin hangi düzeyde hareket ettiğini görmemiz mümkündür.”

Yazar; “…artan cinnetler, cinayetler, ihanetler normalleştirilmekte ve neredeyse doğallaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bir ülkenin kaybolan değerleri; o ülkenin parçalanması ve ardından çökmesiyle aynı anlama gelmektedir” tespitini yaparken, karanlığın hükümdarlarının bilinçlerimize el koyduğunu hissettirmektedir! Bu hükümdarlar, ana akım medyada, mitinglerde, televizyonlarda usanmadan geçmişimizi kötüleyerek öfkelenmemizi, nefret etmemizi, kin gütmemizi sağlamıyorlar mı?

İnançlarımız, sömürünün en yozlaşması olan hırsımız ve kazancımız karşısında değersizleşmedi mi? Kitap, “Kendisine yabancılaşan bir kimsenin her şeye ve herkese karşı yabancılaşması da kaçınılmaz olacaktır” derken de neden ötekileştirildiğimizi açıklamaktadır. “Eğer biz, bilincimizin farkına varamazsak, bilinçaltımıza ekilen eksik çarpık- doğru yanlış tüm uyaranlar yerleşecek ve orada filizlenerek öldürücü bir canavara dönüşecektir” diyerek, distopik bir sonuca varmaktadır Nimet Erenler Gülkökü.

“İşte bu noktada bize ait olmayan edinimlerin sanallığının bizi yönetmesine izin verirsek, iç sesler çatışmaya başlar. Ve o zaman istesek de istemesek de iç sesimizin kakofonisi ( bozuk sesler çıkararak) bizi negatif duyguların içine sürükler. Negatif, negatifi tetikleyeceği için yaşam bize hep olumsuz akmaya başlar. Bu durumu yaşamamak için bilincimizin anlama ve kavrama yetisini işletebilirsek; bu negatif duygu ve düşünceler peşimizi tek tek bırakmaya başlar ve olumlu açılımlar yaşamamıza şekil vererek, içsel dünyamızın ve yaratıcı yeteneğimizin ortaya çıkmasına olanak sağlar.”

Özgür aklımızı ve direncimizi koruyabilmek, yalancı bir cennetin cazibesine kapılmamak için Nimet Erenler Gülkökü’nün “Bilinçteki Sıçramalar” kitabındaki saptamaları dikkatli okumak-yorumlamak gerekmektedir. Yine kitaptan bir alıntıyla devam edersek; “İçgüdüler bizim dünyasal yaşam kodlarımızdır. Yani nesneye aittir. Ruhun elde ettiği bilgiler ise özneye aittir.Korkular, bedenin yaşama tutunmasından kaynaklanan bir özgüven eksikliği ve yok olma kaygısından kaynaklanmaktadır. Oysa özneye ait olan ruhun bu gibi korkuları yoktur. Ancak, ruhun bu bilgiyi kendi sahasında olmamasından kaynaklı, nesneye aktarması zorlaşmaktadır.”

Özneye ait ruhumuzu ortaya çıkarma zamanı gelmedi mi sizce de?

Röportaj : Bayram SARI

Exit mobile version