Pek çok insan Stonehenge, Mısır Piramitleri ve Çin Seddi gibi önemli ve kutsal yerleri birbirine bağlayan ve gücünü topraktan alan bir enerji ızgarasının dünyayı çevrelediğine inanıyor. Fakat bu sadece inanç olmayabilir. Zira bu yapıları ve diğer antik yerleşim bölgelerini bir harita üzerinde göstermek istediğimizde, ilginç bir şey ortaya çıkıyor: Düz çizgilerle birbirlerine tamamen hizalanmış ve bağlantılı olduğu. Atalarımız bu yapıları, dünyanın enerji çıkış noktalarını bilerek mi inşa etti, yoksa bu yapılar bir tesadüf eserimi böyle bir çizgi üzerinde dizilmektedir? Öncelikle “ley hattı” olarak adlandırılan bu kavramın ortaya çıkış hikâyesini inceleyelim.
İnsanlar bazı bölgelere özel bir ilgi göstermişlerdir. Örneğin, yüksek dağ zirveleri kutsal olarak görülürken, mağaralar genellikle yeraltı dünyasının bölgesi olarak kabul edilir ve yine bazı mağaralara kutsallık atfedilir. Benzer şey bazı yollar için de geçerlidir. 1800’lerde İngiltere’de pek çok insan, kırsal bölgelerdeki bazı tepeleri birbirine bağlayan gizemli “peri patikalarına inanıyordu. Belli zamanlarda bu yollarda yürümek tehlikeli olarak görülüyordu. Çünkü insanlar kötü perilerle karşılaşabileceğine inanıyordu. Dinsel metinlerde de mağara ve dağ zirvesi miti fazlasıyla geçmekte ve kutsallık atfedilmektedir. O halde, insanların bu inançları sadece batıl inanç olarak görülebilir mi? İşte bu tarz inançlar bazı bilim adamları ve araştırmacıları bu yerleri incelemeye teşvik etti.
Antik yapıların birbiriyle aynı hizada inşa edilmiş olabileceği fikri, 1846’da bazı tarih öncesi anıtların ve ortaçağ kiliselerinin birbiriyle hizalı olarak inşa edildiğini fark eden Reverend Edward Duke tarafından ortaya atıldı. 1909’da bu fikir Almanya’da daha da genişletildi. Arkeolog Wilhelm Teudt bazı bölgelerin birbirleri ile hizalandığını ve bunun ancak dini veya astronomik bir işlevi olabileceğini öne sürdü. Öyle ki bu fikir, Nazizmin bazı savunucuları tarafından da desteklenmiştir. Yeri gelmişken bir bilgi daha eklemek isterim: Ley çizgileri Almancada ‘Heilige Linien’ yani ‘kutsal çizgiler’ anlamına gelmektedir. ‘Alman kalbi’ olarak da bilinen ‘Teutberger Wald’ bölgesi, bu enerjetik hat üzerindedir ve bu hatlar arasında Externsteine ve Bad Meinberg’deki megalitik taş çember yer almaktadır.
1921’de amatör arkeolog olan Alfred Watkins bu fikirleri temel alarak aynı şekilde bu antik yapılarının, dünyanın farklı noktalarında belli bir hizalanma olacak şekilde dizildiği fikrini desteklemiş ve bazı bölgelerin haritalandırmasını yapmıştır. Ardından bu çizgilere “leys” daha sonra ise “ley lines” adını vermiştir. Watkins ayrıca bunların dünyanın doğaüstü yönlerine açılan bir kapı olduklarını da iddia etmiştir. Watkins’e göre güvenilir ley işaretleyicileri işe şunlardır: höyükler, taş anıtlar, dikili taşlar, su işaretleyicileri (hendekler, göletler, su kaynakları), kiliseler, kaleler, tepeler.
Alfred Watkins (1855-1935) – Erken İngiliz Yolları, Moats, Höyükler,Kamplar ve Siteler (1922) (Görsel Kaynak: Vikipedi)
Ley çizgileri, enlem ve boylam çizgileri gibi dünyanın dört bir yanında kesişen, anıtlar ve doğal yer şekilleri ile işaretlenmiş enerji taşıyan çizgiler olduğu da söylenir. Bu çizgilerin kesiştikleri noktalarda ise enerji cepleri ya da katalizörleri bulunmaktadır. Yani enerjilerin yoğun olarak çıktıkları bölgeler. Watkins, bu çizgilerden birinin de İrlanda’nın güney ucundan İsrail’e kadar uzanan, “yedi farklı yer biçimini birbirine bağlayan çizgi” olduğunu bulmuştur.
Watkins’in İrlanda-İsrail Ley Çizgisi (Görsel Kaynak: Wikimedia Commons)
Araştırmacı yazar John Anthony Dunkin Wedd ise “Skyways and Landmark” kitabında daha da ileri giderek bu noktaların Dünya’yı ziyaret eden UFO’lara rehberlik etmek için kullanılan bir nevi işaret noktaları olduğunu ileri sürmüştür. Bu sonuca, Watkins’in fikirlerini ve aynı şekilde UFO’ların bu çizgileri kullandığını savunan Fransız ufolog Aimé Michel’in fikirleriyle karşılaştırdıktan sonra varmıştır. Tıpkı uçak pistlerindeki işaretler gibi bu enerjetik çizgiler UFO’lara yön bilgisi veren işaretler olarak düşünülebilir. Ya da UFO’ların manyetik akımı kullanan araçlar olduğunu varsayarsak günümüzde insansız hava araçları gibi UFO’ların bu manyetik alan ile belli bir noktadan kontrol edilerek, insansız uçabileceğini düşünebiliriz.
Bir başka araştırmacı yazar John Michell, Wedd’in fikirlerini 1967 tarihinde yayınladığı “The Flying Saucer Vision” adlı kitabında daha geniş bir kitleye yaymıştır. Wedd’in iddia ettiği gibi bu çizgilerin UFO’lar için birer rehber çizgisi olabileceği fikrine katılmıştır. Atalarımızın bu enerji merkezlerini ve çizgilerini kullanabildiği ve dünya dışı varlıklarla iletişim kurabildiğini fakat günümüz insanlığın katı materyalizminin bu iletişimi yok etmeye ittiğini, ancak bunun dünya dışı o varlıklarla teması kolaylaştıracak eski merkezlerin yeniden aktif hale getirilirse iletişimin sağlanabileceğini savunmuştur. Yani atalarımızın yaptığını tekrardan yapmamız gerektiğini düşünmüştür.
Ley hatları farklı kültürlerde de kullanımı mevcuttur. Batı dünyasının ley hattı dediği enerji çizgilerinin bilgisi çok daha önceden özellikle mitolojilerde tıpkı yukarıda bahsettiğim İngiltere’deki “peri patikaları” inancına benzer şekilde fakat bu sefer kutsal ırmaklar olarak geçmektedir. Örneğin, Hades’in beş ırmağı (Lethe, Styks, Mnemosyne, Kokitos, Acheron).
Ezoterik metinlerde ise bu çizgilerin denk geldiği merkezler dünyanın çakra merkezleri olarak kabul edilir. Örneğin, Beşinci çakra olan boğaz çakrası, Mısır’da yer alan Büyük Piramit’e denk gelmektedir. *Ley araştırmacılarına göre bu hatlarda ya da kanallardaki enerji dolaşımı akupunkturda bilinen biyoenerji dolaşımını andırmaktadır. Bu kanallarda akan enerjiye “telürik enerji” denir. Çin geleneğinde ise ley hatlarına ejderha çizgileri ve bu hatlarda dolanan güce Chi gücü denir. Kutupsallık gösteren bu güç, insan bedenindeki kanallarda nasıl akıyorsa, yerküredeki kanallarda da öyle akar. (*Alıntı: https://www.derki.com/mistik/ley-hatlari/)
Dünya’nın Çakraları (Görsel Kaynak: zen12.com)
Atalarımız sadece yerleşim bölgelerini değil, göç edecekleri bölgeleri de bu enerji çizgilerine göre seçmişlerdi. Günümüzde ise bu enerji çıkış noktalarının bazılarına cami ya da kilise inşa edilmiş durumda. Öyle ki İngiltere’deki demiryolları bile bu çizgilere uygun yapılmış. Bilim camiası bunların sadece birer safsata olduğunu iddia ediyor. Madem bu bir safsata, o halde atalarımız neden bir safsata uğruna bunca zahmete girişmiş olabilir? Neden bu hizalanmalara dikkat ederek evlerini, mabetlerini hatta göç merkezlerini düzenlemiş olabilirler? Bunların cevabını vermek gerekir.
Ley hatları için UFO’lara rehberlik yapıyor olabilir demiştik, mabetlerin, yerleşim yerlerinin bu çakralara yakın inşa edildiğini söylemiştik, şimdi de bazı taşların bu merkezlere dikildiklerinde özel bir güç ortaya çıkardığı bilgisini de vermeden geçemeyiz. Yani atalarımız taşların sihirli gücünden de yararlanabiliyorlardı.
**İşte bu bağlamda ezoterizmde taşların sınıflandırıldığı dört ana grup bilinmelidir: (**Alıntı: https://gizemlervebilinmeyenler.com/ley-hatlari/)
1) Atlantisliler’in özel işlemlerden geçirdikten ve biçimlendirdikten sonra enerji santrallerinde kullandıkları nadir kristaller ve çok farklı bir maddesel yapıya sahip olan özel taşlar.
2) Tufan’dan sonra bizim devremize ait uygarlıkların inisiyatik merkezlerindeki mabetlerde yer alan psişik çalışmalarda kullanılan, kökenleri bilinmeyen ve günümüzde kayıp durumdaki taşlar. Bu taşlardan bazılarının kozmik kökenli, bazılarının ise Atlantis kökenli olduklarını ve bizim devremizin ortalarına doğru bazılarının yeryüzünün belirli yerlerine gizlenmiş oldukları söylenir. Kâbe’deki Siyah Taş ve İstanbul’a yerleştirildiği söylenilen ancak nerede olduğu bugün için bilinmeyen gizemli taş bu grupta değerlendirilmektedir.
3) Günümüzde mevcut olan değerli taşlar ve kristaller. Bunlar da doğru kullanıldığı takdirde canlılar üzerinde önemli etkilerde bulunduğu yapılan deneysel çalışmalarla ispatlanmış durumdadır. New Age yaşam kültüründe bu çalışmaların önemli bir yeri vardır.
4) Değersiz taşlar kendiliklerinden özel bir enerjetik yayınları olmayan, ancak ley hatları üzerine dikildiklerinde belirli bir büyüklükte olmak koşuluyla yerkürenin telürik enerjisiyle ilgili bir etkinlik meydana getirebilen taşlardır.
Astronomik Hizalanmalar
Antik uygarlıkların yapılarını bazı astronomik hizalanmalara göre inşa ettiklerini keşfetmek insanlığı oldukça şaşırtmıştı. Özellikle bazı megalitler ve astronomi arasındaki bağlantı, megalitler ve ley çizgileri için de söylenebilir. Çünkü bazı megalitler genellikle ley işaretçileri ve bazı ley çizgilerinin kesişme noktalarıdır. Örneğin, Avebury, Stonehenge, Arbor-Low…
İngiltere’deki en büyük ley hattından biri olan St. Michaels ley hattı, 8 Mayıs’ta (St. Michael Bahar Şenliği) güneşin yörüngesi boyunca hizalanır ve bu nedenle astronomik olarak kabul edilebilir. Bu çizgi, Glastonbury’ye ulaşmadan önce birkaç megalitik bölgeden geçer ve ardından Avebury/Silbury kompleksine ulaşır.
St. Michael’s ley hattının geometri, astronomi ve en önemlisi Stonehenge ile ilgili boylam/enlem bilgisi aracılığıyla diğer İngiliz megalitleriyle ilişkili olduğu gösterilmiştir. St. Stonehenge’den geçen astronomik açıdan önemli ley hattı ilk olarak astronom Sör Norman Lockyer tarafından tespit edilmiş, ardından K. Koop tarafından 22 mil kadar daha uzatılmıştır. Bu ley, yazın güneşin doğuşu takip etmektedir. Bu nedenle Stonehenge’deki hizalanmalar, cenaze töreni, astronomik ve geometrik uygulamaların bir birleşimini sunarak aynı anda güney İngiltere’deki en önemli üç konumu birbirine bağlar gibi görünmektedir. Yani Glastonbury, Stonehenge ve Avebury/Silbury… Hepsi birlikte bir dik açılı üçgen oluşturmaktadır.
Geometrik Hizalanmalar
Astronomik hizalanma bize geometrinin de bu işin içinde olduğunu göstermektedir. Yapıların çoğunun astronomik hizalanmaları geometrik şekiller ortaya çıkarmıştır. Bu hizalanmaların geometri bilgileri kullanılarak mı yapıldığı yoksa astronomik hizalanmanın tamamen tesadüfi olarak geometrik bir şekil mi ortaya çıkardığı konusunda bazı anlaşmazlıklar olsa da, logaritma, trigonometri gibi bilgileri gerektiren bir hizalanmanın sadece astronomik hizalanma ile tesadüfi bir şekilde gerçekleşmiş olabileceği mümkün görünmemektedir.
Astronom Sir Norman Lockyer, Stonehenge, Grovely Kalesi ve Eski Sarum (orijinal Salisbury Katedrali’nin inşa edildiği bölge) 6 mil uzunluğunda kenarları olan bir eşkenar üçgen oluşturduğunu bulgulamıştır. Bu bulgu atalarımızın hem astronomiden hem de geometriden haberdar olduklarını ve bunları yapılarında bilinçli olarak kullandıklarını göstermektedir.
Profesör Alexander Thom’un Britanya’daki Megalitik Siteler (1967) adlı kitabında bu durumu “Antik Yunanistan’ın matematikçilerinden bin yıl kadar önce, bu insanların sadece basit geometri bilgisine sahip olmadıkları ve ince ayar yapabilme yeteneğine de sahip oldukları dikkate değerdir,” şeklinde ifade etmiştir. Ünlü bilim kurgu yazarı Arthur Clarke ise “Bizimkinden üstün olan bir bilim bize sihirbazlık olarak gelebilir,” demiştir. Belki de bu sebeple ley hattı teorilerine bilim camiası safsata olarak bakmaktadır. Çünkü onlara sihirbazlık olarak gözükmektedir. Aslında üstün olan bir bilim kullanılmıştır.
Ley çizgileri fikri yeni değildir ve bunların belki de astronomik önemine olan inanç Stonehenge, Nazca Çizgileri, Büyük Piramitler ve maksatlı olarak hizalanmış gibi görünen diğer anıtlar gibi dünyanın diğer bölgelerinde de görülebilir. Antik uygarlıkların bu yolları sadece bir navigasyon olarak kullanıp kullanmadığı veya kozmik bir amaca hizmet edip etmediği, ne Watkins’in ne de günümüz araştırmacılarının çözemediği bir gizem olarak durmakla birlikte araştırmalar halen devam etmektedir. Ayrıca, 1960’larda bir grup ufoloğun kurduğu Ley Hunters Club (Ley Hattı Avcıları) da bu bölgelere yakın yerlerde kamplar, araştırmalar ve enerjetik çalışmalar yapmaktadırlar.
Bu yazı https://yuvayayolculuk.com için yazılmıştır. Bu yazının kaynak gösterilmeden kopyalanması ve kullanılması “5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası“na göre suçtur.
Kaynaklar:
https://allthatsinteresting.com/ley-lines
https://en.wikipedia.org/wiki/Ley_line
https://www.gunesintamicinde.com/ley-hatlari-ley-line/
https://www.geographyrealm.com/ley-lines/
http://www.ancient-wisdom.com/leylines.htm
https://www.livescience.com/41349-ley-lines.html
https://europa.eu/youth/node/68378_et
https://gizemlervebilinmeyenler.com/ley-hatlari/
Michell, John .”A Little History of Astro-archeology”, Thames & Hudson, New York,1989.
Watkins, Alfred. “The Old Straight Track”, Abacus,1974.
Watkins, Alfred. “Early British Trackways” ,1922
Watkins, Alfred. “The Old Straight Track: Its Mounds, Beacons, Moats”, Sites and Mark Stones ,1925
Watkins, Alfred.”The Ley Hunter’s Manual”,1927
A Strange Cartography: Leylines, Landscape and “Deep
Mapping” in the Works of Alfred Watkins- James Thurgill
Wedd, Tony.” Skyways and Landmarks” ,1961