Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, eski harman yerinde Tanrıların yaşadığı, Kraliçeler ve Kralların olduğu bir ülke varmış. Ülkede yaşayan, halk, Rahiplerden oluşan, dağların eteklerinde, kaynak sularının içinde, yemyeşil ormanların arasında yaşarmış. Doğa ananın güzel çocukları, Çiçek Aileleri de yine bu topraklarda, büyük ve yeşil meraların içinde yaşarlarmış. Halk, Ay ve Güneş’i takip edermiş, Toprak Ana’dan şifalanmayı öğrenmişler, işlerini Ay ve Güneş döngülerinde, dualarını ulu ağaçların altında yaparlarmış. Sorunlara şifa bulmak için, her mevsim açan çiçeklere, meyvelerine, yapraklarına ve dallarına tutunurlarmış sıkı sıkı. Biri hastalandı mı Kral hekimlerini Toprak Ana’ya gönderir, şifayı bulmadan gelmeyin dermiş. İşte bu döngünün içinde dağların eteğinde minik bir Çiçek kız yaşarmış.
Heather adında ki bu çiçek kız, tüm çiçek ailesi içinde en biçimsiz, cılız gibi olanmış, konuşkanlığı ile tanınan Heather’ı toplamaya ya da dokunmaya hiç kimseler gelmezmiş. Kralın hekimleri Toprak Ana’nın en güzel Çiçek kızları ile çalışıp, iyileştirici ilaçlar hazırlarken, Heather’a daha kimse elini sürmemiş. Diğer Çiçek aileleri onu kendi ailesinden olmadığını ileri sürerek onu içlerine almamışlar. Heather oldukça yardım sever bir kızmış, herkesin sorununa koşan, karanlık günlerin dostuymuş, biraz fazla konuştuğu için çevresinde ki Çiçekler onu fazla geveze bulurlarmış. Heather herkese yaptığı yardımları anlatır, kendini kanıtlamaya, onunda faydalı bir Çiçek olduğuna herkesi inandırmak istermiş. Çok fazla arkadaşı olmadığı için, kayalık alanlarda olmayı tercih edermiş, o hep tek başına gezermiş, bir çiçekten çok çalıya da benzediği için diğer çiçekler kadar çekici güzelliği yokmuş. Bir gün yine birilerine yardım telaşı ile ortalıkta gezerken bu başı boş dolanan çiçek, Tanrıların dikkatini çekmiş. Kim olduğu, amacının ne olduğu hakkında kimliksiz kaldığını fark etmişler. Hemen küçük Heather’ı Ormana çağırtmışlar, ağaç perileri tüm çiçekler içinde Heather’ı bulup getirmişler Tanrıların huzuruna ve ona sormuşlar kim olduğunu. Küçük Haether oldukça heyecanlanmış, şaşırmış Tanrıların huzurunda olmasına ama bir yandan da kim olduğunun cevabını bulacağı için pek sevinçliymiş. Başlamış kendini bir heves bir heyecan ile anlatmaya;
” Adım Heather, bana bu adı büyükannem koymuş, bir çalıya benzediğim için ve daha henüz çiçeklerim olmadığı için benimle kimse ilgilenmez ama ben herkesle ilgilenirim. Birinin canımı yandı hemen koşar yardım ederim, birinin başına bir kaza mı geldi, hemen orada beliririm. Güçlü bedenim hep yardıma hazırdır, eğlenceliyimdir aslında, beni biraz komik bulanlar olmuyor değil. Bataklık yerler, kayalık alanlarda olmayı tercih ederim dediğim gibi diğer Çiçekler beni aralarına almak istemediler bu yüzden yalnız yaşıyorum. Yaşadığım yerlerde çok fazla nem var, bu hastalanma ve solma duygusu beni çok endişelendiriyor. Ben de güçlü olmak ve hastalıklardan korkmamak istiyorum ama nafile. Beni tanıyanlar çok fazla konuştuğumu söylüyorlar, hep kendimden ve yaptıklarımdan söz ediyormuşum evet yalan değil, başka türlü benimle kimse ilgilenmiyor. Ben de onların dikkatlerini böyle çekmeye ve kendimi anlatmaya çalışıyorum. Bende bir kimlik kazanmak istiyorum, beni de toplasın Kralın hekimleri, beni de kullansınlar ilaçların içinde. Benim neyim eksik ki? Başka çiçeklerle kendimi mukayese etmekten yoruldum. Beni fazla bencil gibi düşünmelerinden bıktım, çevreme ve evrene faydalı olmak için daha başka ne yapmalıyım?”
Tanrılar dikkatlice dinler Heather’ın anlattıklarını. Gökyüzü Tanrısı seslenir küçük Heather’e. Ona bir şans vereceklerini artık onunda faydalı, kendini seven, endişeleri ve yalnızlık şikayetlerinden kurtulmuş bir çiçek olması için her Mevsimin Tanrısı ile çalışması gerektiğini anlatırlar. Bu zorlu ödevde, küçük Heather’ın tam 7 kış-7 yaz-7 sonbahar-7 ilkbahar geçirdikten sonra kim olduğunun ona söyleneceği kararına varırlar. Ve böylece Heather için zaman başlar. Tam yedi yıl, yedi mevsim geçer küçük Heather’ın üzerinden, zorlu sınav bitmiştir. Tekrar toplanır Tanrılar bir araya Meşe Ormanında. Heather ormana geldiğinde herkes şaşırır kalır, bu hiç tanımadıkları çiçeğin üzüm salkımına benzeyen minnacık mor, beyaz çiçekleri olmuştur. Zarafetle salınan dalları üzerinde ki bu özel çiçekler herkesin dikkatini çeker. Heather çiçeklenmiştir artık. Onunda diğer Çiçekler gibi renkli kızları vardır hem de diğerlerinden daha çok daha kalabalık ve güçlü. Bir çalı olmasına rağmen bu kadar güzel çiçekleri gövdesinde taşıdığı için ona Tanrılar bir ödül vermeye karar verirler. Küçük Heather başarmıştır, kendine güvenen, Mor ve alımlı çiçekleri ve olağanüstü hoş kokusu ile dikkatleri çeken bir çiçek olmuştur. Onun zorlu bir sınavın ardından kutsandığı artık bir gerçektir. Tanrılar ona bu azmi, istikrar ve çalışkanlığı için, sevmeyi ve sevilmeyi artık başardığı için Meşe ağacının enerjisini hediye ederler. O da artık Meşe Ağacı çiçekleri gibi, yaşama karşı dayanıklı, azimli, sabırlı ve erdemli olma yolunda ilerleyen ve bunun için herkese destek veren bir çiçek enerjisini kazanır.
Heather bir şifa anne olarak kullanılmaya başladığında, enerjisi ile, ılımlı, sevecen bir anne olur. İçsel dünyanın içinde ki zenginliklerin, yeteneklerin kılavuzu olur. Az konuşup çok dinlemenin içsel güzelliğini kavratır. Yaşama karşı, sağlam ve güçlü durmanın, kararlılığın ve yaşam amacının ilkelerini anlatır. Artık kendinin de iyi olduğunu ispatlamaktan yorulmuş, sevgisiz bir çocukluk geçirmiş Heather yoktur. Yalnız kalmaktan korkmayan, yalnızlığı içsel dünyanın bir armağanı olarak kabul edip, üzerinde çalışmayı başaran bir Çiçek olmuştur.
Siz de neden bir Heather gibi olmayasınız ki…