Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

2018’e Hazır mısın?

Yeni yılda;
Kendin için biraz daha “cesaret” ve “özgürlük” dilemeye ne dersin?
Ve mükemmelliyetçiliğini “olduğu kadar, olmadığı kader” kıvamına getirmeye?
Ve başkalarının tepkilerinden artık çekinmemeye?
O tepkileri yaratanın; sadece senin korkuların olduğunu fark etmeye.
Eleştirilme endişenin; eleştirilmene yol açtığını biliyorsun artık çünkü.
İlle de “iyi bilinmek” yerine; “her nasılsam öyleyim işte” diyebilmeye…
İyi insan, iyi arkadaş, iyi kardeş, iyi evlat, iyi anne, iyi baba, iyi komşu, iyi doktor, iyi öğretmen, iyi öğrenci , iyi eleman vs..dememelerinin dünyanın sonu olmadığını idrâk etmeye…
Biliyorum yorgunsun.
Ama inan bana yorgunluğunun tek sebebi sensin.
Zira, kendinden fazlasıyla beklentilisin.
Her zaman nazik ve zarif olamazsın.
Unuttun mu sen beşersin.
Yani şaşabilirsin.
İncinirsin, kızarsın.
Bütün duygular senin içindi başlangıçta evet.
Fakat deneyimledin. Artık bırakabilirsin.
İşte o zaman; beşer’den geçip, “gerçek insan” olma ihtimalini, kendine çekebilirsin.

Soyun artık tepkisel elbiselerinden…
Bence ilk iş; hani o he rşeyden etkilenen sünger pijamanı çıkar üzerinden…
Nasıl? Çok mu zor? Hani o kelimeyi bir daha kullanmayacaktın?
İlle de bir bahane bulup, kaçacak mısın kendinden yine?
Sen bilirsin.
Seçim senin.
Duygusunun yönetiminde, tepkisel bir varlık olmaya devam et o zaman.
Ama bil ki;
Sen kendini duygularından ibaret zannedersen,
onları iki uçta yaşamaya devam edeceksin.
Gelgitlerden yorulmadın mı ?
Bütün evren önünde diz çökmüş bekliyor kararını…
Giy artık şu cesaret hırkasını!
Tahmin edebiliyorum aslında neden korktuğunu;
Ya duygusuz kalırsam?
“Ya duyarsız, hissiz, heyecansız bir insan olursam?” endişesi mi geldi birden?
Yok olmazsın bebeğim.
İnan bana olmazsın.
Sadece özgürleşirsin…
Gelecek kaygılarından, geçmiş travmalarından, hayal kırıklıklarından, beklentilerinden, ertelemelerinden, ezberlerinden, alınganlıklarından, seni eleştirmelerinden ve kim bilir daha nelerden…

Haydi ne bekliyorsun?
2019 ‘u, 2029’u, 2039’ u mu?
O tarihlerde burada olacak mısın?
Emin misin?
Bir sonraki nefesinden bile emin değilken?
Moralini bozmak istemem ama; eğer Tanrı’ya inanıyorsan, O’nunla bu hâlinle buluşmak istemezdin değil mi?
Yok eğer inanmıyorsan, üç günlük dünyada, değer mi kendine hayatı bu kadar zehir ettiğine?
Ya da belki kendinden ayrı gördüğün bir Tanrı bilincin yok. Kendini her şeyle ve O’nunla zaten iç içe hissediyorsun.
Peki sen O’nun içindeysen; diğerleri neyin içinde o zaman?
Varoluşta herşeyin bir olduğuna inanıyorsan eğer; o canını sıkanlar, senden ayrı nasıl varolmuşlar ki?
Olamazlar değil mi?
Bunları defalarca duymuş hatta yalamış yutmuş olsan da, henüz tam olarak hayatına geçirememiş olabilirsin…

Haydi an bu an!
Yıl bu yıl!
Gir niyetine hemen şuracıkta!
Uyan ve yüzünü yıka!
Ben çayı koydum.
Seni bekliyorum.
Bak tombalayı da açtım.
Bu yılı eğlenerek uğurluyalım yine..
Ömrümüzün geri kalan kısmına, hoşgeldin diyelim birlikte.
Kazanmak ya da kaybetmek yok artık bu yeni versiyonda…
Bırakmak ve yaşamak var sınırsızca…
Oyunun sonuna takılmadan..
Ve bir oyun olduğunu asla unutmadan…
Ne oyunu, ne de oyun arkadaşlarımızı çok da ciddiye almadan…
Haydi ÖZ’ü GÜR’üm.
Rastgele!…

Exit mobile version