Akışa Bırakmak Mı? Akışta Olmak mı?
Akışta olun… Akışa bırakın… Ya sonra…
Benim için günümüzün en çılgın düşüncelerinden biridir, akışa bırakmak eylemi. Müdahil olup dönüştüreceğimiz şeyleri akışa bıraktıkça yük olarak üzerimize binip bizi altında ezmeye devam ediyor bıraktığımızı sandığımız tüm gerçeklikler. Gerçeklik diyorum çünkü bu tarz olayları; zihnin oyunu, illüzyon olarak nitelendiren çok sayıda insan var etrafımızda… Akışta olmak dedikleri şey ile hayatın dinamikleri öyle sert çarpışıyor ki dünya insanın içsel mekanında ters yüz oluyor.
Akışta olmak, ataletin, tembelliğin, boş vermişliğin, bana dokunmayan yılan bin yaşasıncılığın yeni adı olmaya başladı. Bu terim birileri tarafından bilerek pohpohlanıyor ve insanlara öğreti adı altında dayatılıyor. Çok basit bir örnek vereceğim ve bu örnek siyasi bir örnek değil sadece insan olmanın gerekliliğini gösteren bir örnektir, biliyorsunuz son dönemde Fransa’da ciddi olaylar oldu sebebi ise hükümetin benzine yaptığı zam idi ve sonrasında çıkan olaylar yani akışa karşı verilen mücadele ile tüm Fransa halkı bir kazanım elde etti. Peki onlar bu durum karşısında, yapacak bir şey yok, akışta olmak gerek, böyle olması gerekiyormuş diyerek yolunda devam etseydi ne olacaktı dersiniz? Daha çok fakirleşeceklerdi, daha fazla hakları ellerinden alınacaktı, 10 birim maaşla 12 birim gider yapmak zorunda kalacaklardı, özgürlükleri daha fazla kısıtlanacaktı. Bütün bu olaylardan sonra ne oldu; hükümet geri adım attı, bundan sonra atacağı adımlar konusunda daha temkinli hale geldi, ve şimdi bu süreç oradaki insanlar adına dengeye geldi. Hatta öyle bir dönüşüm gerçekleştirdiler ki diğer ülkelerdeki insanlarda bu değişimi kendilerinin de başaracağına inanıp döngüdeki aksaklığı ortadan kaldırmak yönünde çabalamaya başladı.
Akışta olmak bir tür hastalık belirtisi olmaya başladı. Akışta olmak her şeyi kendi haline bırakmak haline döndü ve bu da hem bireyin kendisine hem de çevresine zarar veriyor. Akışta olmak kapitalist sistemin beslendiği ve kendi iktidarını büyüttüğü ve yücelttiği bir kurum haline getiriyor ve bu büyüme de kitlesel deformasyon ve açlığı getiriyor. Zararları saymakla bitmeyecek ahmakça bir seçim haline geldi akışta olmak tabiri. Dünya yanıyor, hayvanlar ölüyor ve öldürülüyor, birilerinin hırsı yüzünden yaşam alanları talan ediliyor, geleceğe bırakılacak yeşil alanlar kayboluyor, çocuklar eğitim mekanlarında tecavüze uğruyor, kadınlar şiddete maruz kalıyor, çalışanlar ciddi gelecek kaygısı yaşıyor ve tüm bu olanlara bakıp, bu onların dersi, akışta olmak bunu düzeltir demekle düzelir mi sanıyorsunuz?
Akışta olmanın anlamlı olduğu ve anlam bulduğu tek yer var, o da kendi adınıza yaşadığınız bir deneyim sonrasında ortaya çıkan sonucun, sizin istediğiniz gibi olmaması sonrasında acı çekmemeyi seçip, böyle olması gerekiyordu bir daha bunu yaşamamak için ne yapmam gerekiyor diye sorarak yeni bir yol haritası çizerek yola devam etmek. Gerisi sadece kocaman bir yalan ve kaçış ve hatta ataletin kaynağı ve kaderci yaklaşımın spiritüel dünyada vücut bulmuş hali oluyor.
Naçizane fikrim, akışta olmanın ne olduğunu öğrenip ona göre hareket etmenin zamanı geldi. Kendi özgürlüğünüzü elinize alıp, özgür iradenizle müdahale ederek, değiştirerek, dönüştürerek ilerlemenizin zamanı geldi. Kendisini üstat olarak tanıtıp, akışta olun diyenlerin gerçekliklerini görüp silkelemenin zamanı geldi. Ve en çokta kendinizi bilmenin ve dönüştürmenin zamanı geldi. Akışta olmayı bırakın, yeni bir yol yapın, yeni düşünceler üretin, yeni bakış açıları kazandırın, harekete geçin, daha çok insana daha çok farkındalık öyküleri anlatacak deneyimler yaşayın, siz değişin sizinle birlikte dünya değişsin.
Siz değişirseniz, dünya sizin dünyanız olduğu için o da değişecektir. Akış sadece sıvı olan bir cismin rotasında mümkün olur. İnsan hayatının akışı yoktur. Orada; irade, denge, müdahale, dönüştürme, değiştirme, farkındalık, aydınlanma, iyileştirme, sağlamlaştırma ve büyütme vardır. Uyanın… Akışı değiştirin ve özgürleşin…