Kutsal Bilgi peşindeysen, bal arısı olman lazım…
Kutsal Bilgi’ye kimin layık olup kimin olmadığını kim karar verir? Kimse. Evet, kimse buna karar veremez. Çünkü Bilgi kendisi seçer ona layık olanı. Yasa öyle işler. SIR KENDİ KENDİNİ KORUYOR.
Kim ki alt motivasyonların titreşimlerinden azat olduysa, Sırlı Bilgi ona kendini açar. Çünkü öyle biri bu bilgiyi en uygun ve yararlı şekilde kullanır. Tasavvuf bilgelerinin dediği gibi, ‘siz bilgiyi almaya hazır olandan onu saklayamazsınız, hazır olmayana da veremezsiniz’. O yüzden, bu konuyu İdris Şah’ın ‘Sofu’nun Yolu’ kitabından bir şiirle başlamak güzel olur:
Ben, bilenim ama ne bildiğini bilemeyenim,
Bütünlük ve birliğe kavuşabilseydim. Uyanırdım o zaman.
Ben, bir zamanlar bilen ama şimdi unutan:
Her şeyin kaynağına ulaşabilseydim.
Ben, bilmek istemeyen, ama yine de bilmem lazım diye tekrarlayan
Işığa giden tehlikesiz yolu bulabilseydim.
Ben, yine bilmeyen ve ne bilmediğimi bilen
Aradığım bilginin gücüne dolabilseydim.
Kendi cehaletimin esaretinden kurtulabilseydim.
O ki bilen, Bilen olduğunu bilen
Onun peşinden başkaları da gideceklerdir,
Onun sadece var olması bile insanları değiştirir
Bize kadar olan yolcular gibi,
Bizden sonra yolda olanlar gibi,
Bizde de öyle,
Biz görevli olduğumuzu ve vazifelerimizi onaylıyoruz
Ve öyledir!
(Rusçadan çeviren: Nodira İbrahim Güçsav)
En çok bilgi alacağım ve makul bir dilde anlatılan kaynak, J.Bennet’in ‘Bilgelik Öğretmenleri’ kitabı oldu. Rusça okuduğum bu kitapta, o eski zamanlarda Dünya tarihinde çok farklı yeri olan, Kaos’a karşı savaş sürdürme yolunda kendi gizli okul sistemini, eğitim usullerini, yaşam tarzları için net kurallar oluşturan bir topluluğun izi sürülür. Bu kitabı iyi anlamak için bana 20 seneden aşkın yıl hem bilimsel hem spiritüel, mitolojik konularda araştırmalar yapmam, sayısız içsel ve dışsal deneyimler yaşamam, sayısızca da mesajlar, rüyalar, sanrılar, duru görü görüntülerini analiz etmem lazım oldu.
İnsanlığın İç Çemberi…
Aklınıza hemen ‘derin devlet’ tarzında bir şeyler geliyor değil mi? Konu üzerine araştırdığımda ilk zamanlarda bende de benzer çağrışımlar oluşuyordu. Her şeyi yöneten kurallar vardır. Tıpkı hem fiziksel hem metafiziksel alanların bazı tek yasalarla işlediği gibi. İnsan kavramları da bu alanların dışa vurması, izdüşümü değil mi zaten. Ama bu ‘izdüşümleri her kes veya her topluluk, her gelenek kendine özgü görüşüyle ve anlatım sistemiyle yorumlar. Dolayısıyla toplumsal olaylar, sosyal değişimler, ruhsal gelişim ve dejenerasyonlar da bunlara göre oluyor olmalı. Tarihi bir başka düzeyde, ‘İçten’ gözlemlemek bizi erinde sonunda bildiğimizden tamamen farklı, başka bir Dünya’nın olduğu kanısına getiriyor. Ama olağan zihnimizin algılaya bildiği boyuta geçtiğimizde daha farklı algoritmaları olan, kısa vadeli sürede işimize yarayacak olan çözümleme düzeyine geçeriz. İnsanlık çok uzun süre ‘yüksek boyutu’ sıradan ‘dünyevi boyuttan’ özenle ayrı algılaya gelmiştir.
Bilge Öğretmenler, Gizli Ustalar hakkındaki efsanelerde ve söylencelerde süregelen öykülerin gerçeklik payı vardır. Gelenek veya efsaneye göre, Dünyanın gelişimini, büyük olayları ve devletleri yöneten Bilgeler veya Öğretmenler topluluğu vardır, onlar her zaman çok az sayıdalar ama İnsanlığın İç Çemberi olarak anılırlar. Orta Asya ve Yakın Doğuda bilge öğretmenlerin dünyadan uzak durmalarına rağmen, iki durumda: yaklaşan büyük felaketleri önlemek veya insanların düşünme tarzlarını değiştirmek üzere dünyevi boyuta karıştıkları, halkla iletişime geçtikleri anlatılır. Köklerini oralardan aldığı net olan Budizm’de de bodhisatvalar ve arhontlar kavramı mevcuttur. Tibet’te lama geleneği, Şarkta ise hep faaliyet sürdüren bir Hiyerarşi olduğuna inanırlar ve baş yönetenin de Kutb-i Zaman, yani Zamanın Ok’u olarak adlandırırlar. Büyük hükümdarların daima bu bilge hocalara saygı gösterdikleri, önemli konularda danıştıkları bilinir. Amir Timur, bir rüyasında Taşkent’ten 30 km uzaklıkta bir yeri ve orada duran bir beyaz deveyi görmüştür. Uyandıktan sonra oraya gittiğinde ünlü evliya, Ahmet Yesevi’den sonraki büyük hocalardan biri Zenci Ata’nın kabrini bulmuş ve oraya muhteşem kubbeli mezarlık kurdurmuştur. O’nun, hep yanında büyük hocaları, bilgeleri bulundurduğunu ve sözlerini dinlediğini de biliyoruz. Tasavvuf okullarında anlatılagelindiğine göre, Zamanın Ok’u unvanında olan hocalara ilahi sırların bildirildiği, onlar ise halka kendi erenleri, abdalları (gelişmiş, dönüşmüş insanlar) aracılığıyla insanlara ulaştırmışlardır. Bazı sufi tarikatlarının esasçıları sosyal anlamda birer reformatörlerdir (Nakşibendi, Bektaşi vs.).
Yazının devamında, izini yakaladığım Sarman adlı bir okulla ilgili bilgileri paylaşacağım.