İnsanlar değişti, ilişkiler değişti, dünya değişti. Sanal gerçeklik dünyasında eh haliyle, evlilikler de değişti. Kadınlar çalışma hayatında aktifleştikçe, aile yapısı da evrildi haliyle. Ancak her ülkenin sosyo-kültürel yapısına uymadı bu evrilme-sanki?
Oysa Amerika’da hemen hemen her erkek tuvaletinde alt değiştirme ünitesi de var. Neden? Çünkü bebek bakımı “gerçekten” ortak mesele onlarda. Bizdeki gibi gözünün ucuyla bebeğe bakmaktan bahsetmiyoruz yani.
Eğer adam ev-adamı/Step-At-Home-Dad ise, evin temizliğini de yapıyor, yemeğini de. Çocuğu da okuldan alıyor, banyosunu da yaptırıyor, çamaşırını da yıkıyor.
Bizdeki sorun şu; kadınlar iş hayatında aktifleştikçe erkekler tembelleşti. Ya da zaten tembellerdi ve bahane arıyorlardı. Kimi “bunalıma girdi”, kimi kendine göre(?) iş bulamadı, kimi hiç bahane üretme gereği bile duymadı. Çevremde o kadar çok ev-adamı erkek var ki… Fakat sorun şu; bizdeki ev-adamları yemeği de kadınlardan bekliyor, çocuk bakımını da. Onlar ev-adamlığını evde PES oynayabilecekleri bir ergenlik müessesesi sandılar! VE yuvalar çatırdamaya başladı.
Bazı tanıdığım ev-adamları mesela bebek 8 aylıkken İLK defa bezini değiştirdikten sonra kızgın bir ifadeyle “Eh, artık emziririm de!” diyebildiler. Evde oturabilirlerdi, eve para getirmeyebilirlerdi ama bebeğe de bakacak değillerdi ya! VE kadınlar çıldırmaya başladı.
Evlilik üzerine ahkam kesecek son kişiyim belki de. Oldukça yanlış seçimlerle dolu bir evlilik geçirdim, davası biten ama kavgası bitmeyen evliliklerden. Deneyimlerim üzerine değil, çevremdeki evlilikleri gözlemlerim üzerine yazıyorum bu yazıyı. Gözlemlerime göre evli ve çocuklu olan neredeyse kimse mutlu değil. Bu mutsuzluklarının en büyük nedeni, çocuktan evvel görmezden geldikleri eşlerinin sorumsuzlukları. Bebeğin sorumluluğunu paylaşmayı bırakın, evdeki kendi sorumluluklarını bile yerine getirmeyen adamlar kadınları delirtiyor.
Düşünsenize; bebeğe bakan anne, eve ağırlıklı maddi olarak bakan anne, yemeği yapan, bulaşığı yıkayan, çamaşırı yıkayan, alışverişi yapan,… Ve evde kocaman bir bebek var, çoraplarını salonun ortasına bırakmış, göbeğini kaşıyarak “Akşama ne yemek var?? Nee dünden kalanlar mı? Offf!!” diye söyleniyor. Pardon da, seni neden çekelim hakikaten?
Çevremde boşanan ve çocuklu kadınların durumu özetle şu; paralarını kocalarına yedirmedikleri için çok daha iyi bir yaşam sürüyorlar, müthiş sosyal hayatları var, evlilik gibi bir dertleri olmadığı için ilişkileri daha keyifli, evrensel bir döngü olarak da bolluk bereketleri emilmediği için eskisinden çok daha fazla para kazanıyorlar.
Haliyle, eğer kadının eve “tabi kiiii” para getireceğinden, bu paranın ailenin ortak parası olduğundan bahsediyorsanız, o zaman bi zahmet ev işlerinde de siz poponuzu kaldıracaksınız. Hele çocuk olduktan sonra, o çocuğun tek başına yapılmadığının idrakine varıp, bakımını beraber üstleneceksiniz. Kimse size bakmakla yükümlü değil, kimse anneniz değil, kimse ev hanımı anneniz gibi sizin önünüze her gün başka yemek koymak zorunda değil. Bunu anlamadığınız müddetçe de zinhar mutlu olamayacaksınız.
Bilin ki 1 koca 1 minik bebeğe bakmak, özgürce tek bebeğe bakmaktan daha çekici değil.