Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Negatifle varolan pozitif insan çocukları

“İnsan çocuğu kendi varoluşunu anlamlı kılmak için, karanlığın ve kötülüğün var olması gerektiğine inanıyor.”

Bu inanç ve düşünce, kendi içinde kötülüğü, karanlığı ve kaosu doğuruyor. Bunu şöyle düşünün, biri avukat olduğu zaman ona suçlu gerekecek, suçlu olmazsa avukat olmaz. Bu yüzden avukatın sisteme yaydığı enerji suçun işlenmesi yönünde olacaktır. Aynı şey doktor için de geçerli. Doktor herkesin sağlıklı olmasını istemez, herkes sağlıklı olursa o doktorluk yapamaz. Haliyle doktorun arzusu “insanların hasta olması” yönünde. Diğer türlü doktor olmanın bir anlamı olmaz. Para kazanması için birilerinin dişlerinin çürümesi, gözlerinin bozulması, kulaklarının duymaması, kalbinin sekteye uğraması, bedenin kansere bulaşması gerekiyor.

Kendi varoluşunun anlamlı olması bir başka kişinin varoluşunun bozulmasıyla anlamlı hale geldiği için onun mutlak gerçekliği, suç, hastalık ve kaostur. Bugün işler kesat hiç hasta gelmedi! Bu ay işler kesat, hiç boşanan yok! Bu sene işler kesat, kimse cinayet işlemedi, hırsızlık yapmadı! ve daha bir sürü neden sonuç ilişkisi sayabiliriz… İyiliği ve kötülüğü, düşkünlüğü ve yardımseverliği, karanlığı ve aydınlığı tanımlamak için bunu arzulayan birilerinin olması gerekiyor.

Ben iyiyim! Nereden biliyorsun senin iyi olduğunu? Çünkü kötüler var! Onların kötü olmasına kıyasla kendisini iyi olarak tanımlayabilme konforu, günün sonunda kötülüğün varoluşunu anlamlı hale getiriyor. Fiilen hayatın içinde dolaşan ve tüm insanlığı yoldan çıkartan bir şeytan figürü yok. Ama şeytan diye bir karakter icat ederek, kendi kaotik yanlışlarını masum kılabiliyor insan çocuğu. Çünkü nefsini onunla terbiye edeceğini düşünüyor. Nefse makamlar atıyor, onu da şeytan ile tanrı arasında basamaklandırıyor. Birinci kattan yedinci kata çıkarak yani şeytandan tanrıya vararak, mutlak iyiliğe ve huzura ereceğini hesaplıyor.

Halbuki kötülük hiç olmazsa ve en iyi olmanın niyetini ortadan kaldırırsan kötülüğün meşruiyeti de ortadan kalkacak. Bu durumda en iyi benim, iyileştiriciyim, kurtarıcıyım diyenlerin de anlamı kalmayacak.

Tıpkı gece olmadan gündüzü anlayamayacağını iddia edenler gibi. Sürekli geceyse, neden gündüz diye bir şey olsun ki? Ya da sürekli soğuksa neden sıcak olması gereksin ki? Afrika’da yaşayan bir kabilenin kayıtlarında kış ve soğuk yok, sıcağı anlayabilmeleri için kar yağsın da ikiliği görelim mi diyorlar? Ya da kutuplarda yaşayanlar! Hava 50 derece olsun da sıcaklığın yaratığı ikiliği ve kaosu mu görelim diyor?

Bu ve benzeri onlarca örnekleme yapılabilir ve günün sonunda, BEN kavramının anlamlı olması için mutlak karşıtlığın var olması gerektiğini, tekamül için ikiliğin olması gerektiğini, şiddet olmazsa sevginin değerli olmayacağını, kaos olmazsa huzurun olmayacağını düşünen kaosun çocukları ile doluyor ortalık.

Sokakta evsiz olana bakıp, şükür evim var, çöpten yemek toplayana bakıp, şükür tenceremiz kaynıyor, bedensel özürlü birini görüp, şükür bedenen tamım, hasta birini görüp, şükür sağlıklıyım, çocuğu hasta bir ebeveyn ile karşılaşıp, şükür çocuklarım iyi, cenazede sevdiklerini kaybedenlere bakıp, şükür sevdiklerim yanımda demek, insanın; kendi insanlığına en büyük ihaneti gibi gelir her zaman.

Kaos, kötülük, zarar, ziyan, ölüm, hastalık ve tüm negatif eylemleri, kendisine şükür sebebi yapan, tekamül yolculuğunda basamak olarak kullanan ve onlar olmazsa aydınlanamayacağını düşünen insan, varoluşun en karanlık noktasında yaşamaya devam eder.

Aydınlanmak için karanlıklara ihtiyacınızın olmadığı, bolluğu yaşamak için kıtlığa düşmeyeceğiniz, sağlıklı olmanın güzelliğini tatmak için hasta olmayacağınız bir ömrünüz ve yarınınız olsun

Exit mobile version