Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Obsesyon, obsedör varlıklar ve bilinmesi gerekenler

Size biraz obsesyondan (musallat) bahsetmek istiyorum. Obsesyon (takıntı) psikiyatri sözlüklerinde kısaca “Yanlış olduğunu bildiğimiz halde kafamızdan atamadığımız; mantık ve muhakeme ile uzaklaştırılamayan, arzu edilmeyen saplantı halindeki fikirler.” olarak tanımlanır.  Bir çeşit anksiyete (kaygı, gerilim, korku hali) türü rahatsızlıktır. Bu rahatsızlığı yaşayan kişiler tekrarlanan düşünce ve davranış kalıplarına sıkışıp kalırlar. Spiritüel anlamda ise “Bir varlığın bedenli bir varlığı etkisi altına almasıdır.” Psikoloji ile farklı bir tanıma sahip olan ama tamamen de kopuk olmayan bir durumdur. Örneğin: Bir kişinin elleri kirli olmadığı halde sürekli ellerini yıkaması ve kirli hissetmesi, psikolojik olmakla birlikte bazen de bir varlığın kişiyi obsede (musallat) etmesiyle de o kişinin bazı düşünce ve davranış kalıplarına takıldığını görebiliriz. Fakat bunu anlamak için önce mutlaka doktor ve psikiyatr/psikolog görüşlerinin alınmasının şart olduğunu da en başta söylemek isterim.

Beden ölümümüz gerçekleştiğinde, ruhumuz yaşadığımız fiziksel boyuttan çekilerek, geldiği ruhsal boyuta geri döner. Eğer tekâmül planını eksiksiz ve iyi tamamlamışsa; daha iyi bir ruhsal boyuta geçer ya da görevli olarak tekrardan bedenlenmeyi seçebilir fakat tamamlayamamışsa, negatif boyuta hizmet etmişse tekrar daha zor şartlarda bedenlenmeye gönderilir. Veya ruhsal arınma anlamında tedaviye alınır. Örn: Adolf Hitler bunlardan birisidir. Fakat bazı ruhlar ölüm olgusunu kavrayamazlar ve “teşevvüş”(karışıklık) denilen evreyi yaşarlar. Ya da fiziksel boyuta o kadar bağlıdırlar ki gitmek istemezler. İşte biz bu ruhlara “Arada Kalanlar” deriz çünkü bu tip ruhlar ne fiziki boyutta ne de ruhsal boyuttadırlar. Fark etmesek, görmesek bile etrafımızda boyut değiştiremeyen ve bedenlerini terk etmiş bulunan milyarlarca ruh vardır. Bunlar tıpkı mıknatısa çekilen demir gibi kimden enerji alıyorsa ona doğru çekilmekte ve ne yazık ki asalak gibi enerjinizi emmekte; ileriki seviyede ise sizi bilinçsel, fiziksel ve ruhsal anlamda etkilemektedirler.

Obsesyona maruz kalan kişilerde genelde cehalet, maneviyat ve din konusundaki bilgisizlik, akıl muhakemesi eksikliği, her şeye dosdoğru sorgulamadan inanmak, bağnaz olmak gibi özelliklerin bulunduğu gibi bazen de yaşanılan travmatik durum ve rahatsızlıklarda zayıflamış olan aura(enerji bedeni) alanından da saldırı şeklinde olabilmektedir. Veya tekamül planınızda olan bir durum da olabilmektedir.

Obsedör varlıklar kime çekileceklerini iyi bilirler. Örneğin: Sürekli birilerini aşağılayan bir insana, ölmeden önceki hayatında aynı özelliklere sahip fakat ölmüş bir ruhun musallat olması daha olasıdır. Çünkü o insanda geçmiş hayatındaki arzularını tatmin edebileceğini bilmektedir. Bundan beslenmektedir. Eğer musallat olacağı kişi de bilinçsiz ve bu konuda kolay teslim olacak biri ise daha kolay obsede edebilmektedir.

Bana gelen sorunların çoğunda insanlar direkt “Bana bir şey mi musallat oldu?” derler. Etraflarından duydukları yarım yamalak bilgilerle, böyle bir durum yaşamasa bile öyle zannedebilirler veya daha kötü etkilenebilirler. Ve en tehlikelisi de öncelikle bir doktora ya da psikiyatriste/psikoloğa görünmeden direkt olarak, özellikle bu olayı para kapısı yapan hocalara giderek; durumlarını daha da kötüleştirirler. Hem maddi hem manevi kayıp yaşarlar. Burada sadece hocalar değildir sorumlu, spiritüel anlamda ben enerji terapistiyim, enerji uzmanıyım, melek koçuyum, yaşam koçuyum diyen birçok insan türedi ve ne yazık ki amaçları sadece para ve şöhret olan insanlar da sorumludur. Bu gibi insanlardan da uzak durulması gerekiyor. Gerçekten işin ehli ve gerekli donanım için belgesi olan insanlara güvenilmesi şart. Bana bu tarz soru ve yardım talebi geldiğinde öncelikle “Bir doktor ya da psikiyatriste/psikoloğa göründünüz mü; herhangi bir ilaç kullanıyor musunuz?” diye sorarım. Aksi takdirde durum nörolojik ya da psikolojik ise, kişiyi daha kötü bir duruma sokmuş oluruz. Ya da tam tersi olabilir; kişi aslında obsesyona uğramaktadır fakat ısrarla psikolojik rahatsızlığı olduğu konusunda ısrar edilip sebepsiz yere de ilaç tedavisi uygulanması; o kişiyi daha içinden çıkılmaz bir duruma sokacaktır. Çünkü ilaçlar, kişinin bu tarz varlıkların beyin kontrollerine daha açık hale gelmesine sebep olabilmektedir. Özellikle algı, dikkat gibi beyinsel işlevleri azaltan ilaçlar bu durumda daha etkili olmaktadır.

İşin özü, her iki tarafın da birbirini desteklemesi bu durumu yaşayan kişilerin ruhsal ve bedensel sağlığı açısından çok daha iyi olacaktır. Amerika’da bu tarz bir durum yaşayıp psikologlara görünen ama netice alamayınca yine kendi psikologları tarafından parapsikologlara yönlendirilen insanlar var. Üniversitelerde parapsikoloji kürsüleri var dolayısıyla insanlar daha bilinçli bir şekilde bu durumu öğrenebiliyorlar, önlemini alabiliyorlar veya tedavilerini olabiliyorlar. Ülkemizde ise ne yazık ki bu konu yeterince önemsenmemekte. Yakın gelecekte parapsikoloji alanına gereken önemin gösterileceğini umut ediyorum.

Obsesyon konusunda spiritüalizmin üstadı Bedri Ruhselman’ın görüşlerine de yer vermek isterim:

“Klasik spiritizmada, obsesyonlar mühim bir bahis teşkil eder. Bir insana psişik olarak spatyomdan veya dünyanın herhangi bir yerinden gelen okült tesirler; fena taraflarını cehalet yüzünden, iyi taraflarını da bilgi yüzünden arttırırlar. Bir insan ruh ilimlerine ne kadar nüfuz etmiş ise obsesyonun manasını o kadar iyi anlar. Ve manası iyi anlaşılmış bir obsesyon ne kadar tehlikeli mahiyet gösterirse göstersin zararlı olmak vasfını kaybedip; faydalı dahi olur. Onun bütün zararı manasının anlaşılmamasında ve insanın ona körü körüne kapılmış bulunmasındandır. Bir insan tehlikeli bir obsesyon karşısında “Bu bir obsesyondur!” teşhisini vaktinde koyabildiği anda obsesyon tesirini derhal kaybetmeye başlar. Fakat bilakis onun ne demek olduğunu bilmez ve onu kendisine mal etmeye kalkışırsa; obsesyonun gittikçe esareti altına girer ve esaret altına girdikçe de kendisini ondan kurtaramaz olur. Zira o, başkasının iradesine bu pasif haliyle kendi iradesini bağlamıştır.”

Peki obsesyona maruz kalıp kalmadığımızı nasıl anlarız?
Bunu anlamanız için bazı ipuçları verebilirim: Sürekli halsiz, mutsuz, uykulu hissetmek ve bir anda öfke patlamaları yaşamak. Bunların birinci dereceden etkiler olduğunu söyleyebilirim. Tabi bu durumların istisnası da mevcuttur. Yine üstüne basa basa nörolojik ve ruhsal rahatsızlıkları hariç tutmak ve en başta doktor ve psikologlara /psikiyatristlere görünmekte fayda olduğunu tekrardan vurgulamak isterim.

İlerleyen seviyelerde sesler duyma, evde takip ediliyormuş, izleniyormuş hissi, eşyaların kırılması veya yer değiştirmesi hatta kaybolması, çok sevilen aktivitelere karşı ilgisizliği de ekleyebiliriz.

Çok ileri seviyesi ise artık obsesyon dediğimiz kısımdır. Bu kısımda kontrol çoğunlukla o varlığa geçmiştir. Fiziki anlamda bazı hasarlara yol açabilir. Dil rengi değişikliği, vücudda morluklar, gözlerdeki renk değişimi vb. Ruhsal anlamda ise intihar düşünceleri oldukça sık rastlanan bir durumdur. Bu tip kişilerin intiharları tesir altında kalarak aldıkları bir karardır. Hatta bu durumu yaşayıp, intihar edenlerin yakınlarından şöyle laflar da duyabilirsiniz; “Çok neşeli bir insandı; birden neden böyle bir şey yaptı ki?” gibi.

Obsesyonun film boyutu

Holywood ve Türk sinemasında da sıkça gördüğünüz şeytan/cin çıkarma ayinlerine lütfen itibar etmeyiniz. Obsesyonun durumunu anlatır fakat oldukça abartır. Şeytanın ya da cinin sebep olduğu düşünülen aslında kötü niyetli bir varlık tarafından obsesyona uğrayan bu kişilerin, eli yüzü yara bere içinde, tıpkı bir yaratığa benzetilmesi gerçeği yansıtmamaktadır. Ve bu tip filmlerin izlenmesi de olumsuz algı, ruh durumu yarattığı gibi o filmi izlerken onun enerjisel boyutuna geçildiği için üzerinizde negatif tesir bırakacaktır. Aslında bu filmleri yapanlar da hali hazırda negatif boyuttan desteklenmektedir. Ben korku filmi izlerim bana bir şey olmaz, korkmam demeyin, önleminizi alın!

Nasıl Korunuruz?

Öncelikle ruh çağırmaları, Quija tahtaları vb. işlerden uzak durmak ve kesinlikle bu konuda bilinçlenmek gerekli. Kulaktan dolma bilgilere inanmamak ve her hocayım, enerji terapistiyim, melek koçuyum diyen insanlara güvenmemek gereklidir. Bunların yanında meditasyon, dua, namaz gibi ibadetler ve uygulamalar da koruyucu etkiye sahiptir. Doğal taşlar taşımak, bilhassa adaçayı yakıp evde dolaştırmak bu durumu önlemede etkili yöntemlerdendir.

Exit mobile version