Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Değişim

Olmayı arzulamak, olmak için çabalamak, olduğunu zannetmek ve sonunda olmak. Ne zaman olunur? Ben ne zaman olmak istediğimi oldum diyebilirim? Gerçek anlamda oldum diyebilmek, mümkün müdür? Hayatı yaşarken, her gün farklı insanlarla değişik deneyimlerin içinden geçerken, beklenmedik sınavlarla karşılaştığımda ben nasıl davranıyorum? Olan biteni geldiği gibi karşılıyor muyum? Öğrenmek için dinleyip izliyor muyum? Yoksa sürekli olarak kendimi ortaya koymak için tepkide mi bulunuyorum? Gelenin bana ne göstermeye çalıştığını anlamak yerine ben kendi bildiğimi mi okuyorum? Her şeyi bildiğimi, hemen her konu hakkında bir şey bilip bunu dile getirerek ben ne öğreniyor muyum? Sanırım, doğru bildiklerimi pay etmeye çalışıyorum. Hatta daha da ileriye gidip, egoma yenik düşüyor ve doğrularımı dikte etmek tuzağına düşüyorum.

Tuzaklar genelde gizlidir ve içine düşmeden evvel fark etmek zordur. Düşünce de yalnız olduğunu idrak ettiğinde çıkacak bir delik, çıkaracak bir el aramaya başlarım. Hâlbuki ben, belli bir hareket, söz veya düşünce öncesinde çukurun, tuzağın dışında yanımda eller ile birlikteydim. Bu el bana yabancıyken, ben yabancının elini tutmak yerine kendime güvenip ilerlerken, tökezlemek veya çıkan engelde zorlanmak yerine sorgulayıp öğrenmeyi neden tercih etmedim acaba?

Bakıp da görmekte zorlandığım konu nedir? Ego ile bilincimin savaşı, benim benlerle olan didişmesinin bana faydası oluyor mu? Şimdiye kadar hiç oldu mu acaba? Geriye dönüp niçin öğrenmemekte, anlamamakta ısrarcı olduğuma bakıyorum. Ben denilen olgu, ismimden, içinde olduğum bedenden daha büyük daha çok kapsamlı mıdır? Ben beni anlamak konusunda zorlanırken bunu başkalarından beklemek ne kadar gerçekçidir?

İnsan belli evrelerden belirli yaşlar ve bariz tecrübeler sonunda geçiyor. Buna evrim ya da değişim diyebiliriz. Her değişim illa gelişim oluyor mu? Emin değilim. Kimi zaman öğrenmek konusunda direniyorum. Bildiğimi tekrar etmek bana güven veriyor. Emniyette hissettiriyor. Bilinmeyenin içine girmek ve bunu yalnız yapmak beni korkutuyor. Ne olacağını kestirememek zihnimi zorluyor. Beni çaresiz, güçsüz ve aciz hissettiriyor. Bu hissi sevmiyorum. Tam aksine, haz ve arzuların peşinde koşup onlara kavuşmak beni mutlu ediyor. Aksi halde acı çekiyor, üzülüyorum. Olan biten aslen beni mutlu veya mutsuz hissettirmiyor. Hepsi zihnimin ürünüdür. Yaptığım yorum, zihnimde var olan düşünce, ezberden kayıtlı olan bazı hisleri devreye sokup benim ruh halimi etkiliyor, değiştiriyor. Sözün gelişi ruhumun hali dedim. Ruhumun ya da hissettiklerinin ne ile alakalı olduğunu kestirmekte zorlandığımdandır.

Merak etmek, araştırmak, öğrenmek ve sonucunda bilmekle ben neyin peşinde koştuğumu bulmaya çalışıyorum. Aradığım nedir? “Kendim” cevabını pek çok kişiden duyar oldum. O zaman kendimi nerede ve nasıl bulmayı umuyorum? Hayatları ya güç ya da gerçeğin peşinde koşarak tüketiyoruz. Yolu yordamı bulanlar paylaşmaya çalıştıkça birlik ve beraberlik ordusu da güçleniyor, çoğalıyor. Güç herhangi bir şey olabilir. Hem her şey hem de hiç bir şey de. Silah, para, mevki, sözlerin her biri güç göstergesidir. Yüzyıllardır at avrat silah sloganı değişmeden süregelmiştir.

Peki, gerçek nerede?
Herkesin ısrarla aradığını düşündüğü gerçeğin kaynağı nerede gizleniyor? Neden O’nu bulmakta bu kadar zorlanıyoruz acaba? Çünkü saklandığı yer özel. Dışarıda aradığımız şey aslında içimizde gizleniyor. Neremde mi? Nefesimde…

Nefesimi nasıl göreceğim?
O’na nasıl ulaşacağım sorularına cevap farkındalıkta yatıyor. Bir şeyi görüp de inanan kişi yalnız inandığı kadarını görebilir. Kimi zaman bir şeyi hissetmek, ona dokunmak ve onu bilmektir. Bilmek, öğrenmek ve devam ettirebilmektir. Ben biliyorum demek yerine bilmek hali olmaktır. Ben biliyorum demek bir başkasına kendini göstermek çabasıdır. Kendini ortaya koymanın acizliğidir. Gün gelir, kendini birine göstermek ihtiyacın ortadan kalkar. Biri için bir şeyler yapmak arzun tükenir. Birilerini mutlu etmek ihtiyacın son bulur ve sen artık sen olursun. Olmuş insanın hamuru pişmiştir. O gelişim ve evrimini tamamlamış kişi olmuştur. O artık vardır. Var olduğunun bilincinde varlığını sürdürmektedir. Kimsenin teyidi olmadan, yok olmadığını, süregeleceğini bilendir. Ortada değilse bile, görülmese de oradadır. Bir yerde, belli bir zamanda vardı, var ve var olmaya da devam edecektir.

Exit mobile version