Duygularımız bizi nasıl bir beslenme biçimine sürüklüyor hiç dikkat ettiniz mi? Hepimizin genel olarak bildiği ve çoğu kişinin can sıkıntısından yemek yemesinin ötesinde duygularımızın beslenme ile bağının ne kadar farkındayız ? Yaşadığımız farklı duygular bizi gün içinde hangi yiyeceklere doğru götürüyor? Bu yazıda duygular dünyasında farkındalıklı bir yolculuk yapalım ve duyguların besinlerle arasında kurduğu köprüleri görmeye çalışalım.
Öncelikle hemen hemen yaşadığımız her olumsuz hissi stres başlığında tanımlayıp duygunun derinliğine inememek en büyük handikap. Duygunun kendisine kör olmamız; hissimize, yaşadığımız olaya ve yaşayacaklarımıza da kör kalmamıza sebep oluyor. O sebeple ben şuanda ne hissediyorum sorusunu net bir şekilde sormalı ve cımbızla duygumun başlığını çekmeliyim. Duyguları olumlu ve olumsuz duygular olarak başlıklandırıp, hangi durumlarda hangi duygunun açığa çıktığını gözlemlemek ile başlayalım.
Olumlu duygulara örnek; sevgi dolu hissetmek, mutlu, neşeli olmak, takdir edildiğini hissetmek, rahatlamış hissetmek, güvende olmak, gurur duymak, coşkulu olmak vb…
Olumsuz duygulara ; korku, kaygı, öfke, hayal kırıklığı, üzüntü, depresyon, yalnızlık, utanç vb örnek verilebilir.
Gün içinde hangi durumlarda ne hissettiğimizi tanımlayıp gözlemledikten sonra sıra gün içinde yediklerimizi gözlemlemekte olmalı. Özellikle gün içinde tok olduğunuz halde duygusal beslenme ve gece yemek yeme alışkanlığınız var ise bir beslenme- duygu günlüğü tutmanızı şiddetle tavsiye ederim.
Günlük tutmak herkes için her yönüyle faydalı bir eylem olması ile beraber özellikle bu tarz durumlarda da kendinize ayna tutabileceğiniz bir pratik haline gelebilir.
Peki bu günlükte neler yer almalı ?
Besin tüketim listesi : Öğünlerde ne tükettiğinizi miktarlarıyla beraber yazmak beslenme biçiminizi ve porsiyon kontrol/süzlüğünü gösterecektir.
İştah : İştahınızın seviyesini az-orta-iyi- çok iyi şeklinde derecelendirebilirsiniz. En çok hangi öğünde iştahlı olduğunuzu not edebilir ve ilerleyen günlerde daha net bir fikir sahibi olabilirsiniz. Sorunun kaynağını görmek ve çözüm üretmek daha basit bir hale gelebilir.
Günün Özeti : O gün gün boyu yaşadıklarınızı kısaca yazabilirsiniz.
Duygu : Günün genel duygu hali ve gün içinde yaşadığınız şeylerin size yaşattığı duyguları detaylı yazın ve beslenme biçiminiz ile bağ kurun.
Uyku : Uyku kalitenizi not ederek uyku/suzluğun gün içinde duygu durumunuza ve beslenmenize etkisini gözlemleyin.
Libido : Gün içinde beslenme şeklinizin, uyku kalitenizin, duygu durumunuzun cinsel isteğiniz üzerindeki etkisini gözlemleyin..
Özel Gün : Özellikle kadınlar için menstruasyon öncesi/sırası/sonrası ve ovulasyon (yumurtlama) fazındaki beslenme şeklini ve duygularla olan bağını görmeye çalışın. Bunun dışında doğum günü, tatil, özel etkinlikler, toplu yemekler gibi aktivitelerde duygularınız ve yedikleriniz arasındaki bağı gözlemleyin.
3-6 ay arasında çantanızda taşıdığınız minik bir ajanda sayesinde kendinize , duygularınıza, yediklerinize bir ayna tutabilirsiniz. Araştırmalarda yediğini içtiğini yazanlar yazmayanlara göre her zaman daha fazla kilo vermişlerdir. Yediklerinizi yazmak bir iç disiplin ve vicdani takip sağlar. Duygularınızı ifade etmek aynı zamanda duygusal boşaltıma da sebep olarak üzerinizdeki duygusal ağırlığı alır ve buna bağlı beslenme döngünüzde de farkındalıklar başlar.
Günlük tutmanın ne denli önemli olduğunu anlattıktan sonra biraz da ipuçları verelim duygular ve beslenme bağı üzerine…
Canıııııııım ‘…….’ yemek istiyor diyoruz ya. İşte canım şunu yemek istiyor dediğinizde açığa çıkan şey canınızın ne halde olduğunu da gösteriyor. Şayet canınız yumuşak, tatlı lezzetler istiyorsa; çikolata, sütlü bir tatlı, dondurma gibi, o gün duygusal olarak sevgiye, şefkate, dokunulmaya daha fazla ihtiyacınız var demektir. Şayet canınız ses çıkartan yiyecekler istiyorsa yani cips , kuruyemiş, patlamış mısır, kurabiye gibi , o vakit sinir ve öfke deşarjıyla ilgili duygusal toksik yükünüz olabilir. Neşe, keyif, ferahlık hissinize veya bu duygulara karşı olan ihtiyaç sizi haddinden fazla meyveye sürükleyebilir. Gecenin sessizliğine bürünen yalnızlığınız veya kendinizden gizlediğiniz maskeleriniz gece yemek yeme ile varlık bulabilir.
Duygularınız; mimiklerle, davranışlarla, kelimelerle, yediklerinizle hep konuşur. O sebeple duygunun kimyasını anlamak, dilini çözmek yaşam içinde nasıl varlık bulduğumuza da ayna olacaktır. Duyguların psikolojik, bilinçaltı kök besi yerlerini görmenin yanı sıra fizyolojik bağlarını da tespit etmek gerekir. Konu çok detaylı başlıklandırabilir ama genel olarak hormonların ve bağırsak mikrobiyatasının duygu ve düşüncelere olan etkisi bilimsel olarak kanıtlanmış durumdadır. Obsesif kompulsif ve bipolar gibi psikolojik rahatsızlıkların altındaki hormonal/mikrobiyotal tablo ve beslenme biçiminin değişmesiyle beraber gözlenen değişimler yadsınamaz gerçekliktedir. Fizyolojik ve psikolojik değerlendirmelerin bir arada yapılması bizi duyguların dilini açık ve net bir şekilde anlamaya ve hayatımızdaki etkilerini gözlemlemeye katkı sağlayacaktır. Bir şeyin sebebini görmek çözümüne koşmaya başlamaktır aynı zamanda. O sebeple duygusal beslenme problemini çözmek için önce sebeplere ve bağlantılarına ihtiyaç var. Konunun detaylarını başka bir yazıya teslim edip duygularınızı başlıklandırdığınız, her duygunuza şefkatle yaklaştığınız, sevgi dolu duygularla kendinizi özünüze layık biçimde sevgiyle beslediğiniz güzel günler dilerim….