Farkındalığı herkes başka bir köşesinden yakalıyor. Kimi kuzeyin kimi güneyin algısı ile tutunuyor farkındalığa. Davranışları özümsemenin bile iklimi ve coğrafyası var. Soğuk iklimde yaşayan birinin güneşle olan farkındalık yolculuğu, Ekvator bölgesinde yaşan biriyle aynı olmuyor.
Farkındalığın coğrafik konumu için geçerli değil bu durum, varoluşumuzun temel taşı olan beslenme de etkiliyor yolculuğumuzu. Yediğimiz yemekten içtiğimiz suya kadar tüm besin maddeleri de farkındalık algısında bizi destekleyip yüceltiyor ya da aşağı çekiyor. Günün saatleri, haftanın günleri yılın ayları da bariz şekilde baskın hale gelebiliyor seçim, karar ve uyanış süreçlerinde.
Kurban psikolojisini kabul etmiş toplumlar ile, direnip haklarını arayan ve onu zorla alan toplumların içinde, birey olma da farkındalığı da benzersiz bir şekle bürünüyor.
Yani o kadar çok bileşen var ki farkında olup değişime ayak uydurayım dediğin yolda, anlat anlat bitmiyor. Hepsini bir araya getirmeye kalksan çok yorucu bir yolculuk ile karşılaşırsın. Sonrasında da en iyisi ben hiç bulaşmayayım bu yolculuğa, bir köye yerleşip, iki çapa yapıp, biraz da hayvan besleyip, süt, yumurta ile beslenip yoluma devam edeyim bari kolaycılığına düşüyor insan çocuğu…
Bazılarımız için farkındalık daha da kavramsallaşabiliyor. Ritüellerle, meditasyonlarla, tütsüyle, ibadetle, nefesle bunu mümkün hale getirmeye çalışıyor. Bu süreç ticari faaliyet alanı yaratsa da hedef farkındalık olduğu için, çoğunluk parası kadar aydınlanabiliyor. Farkındalık kampına yurtiçinde bir hafta gidebileni var, “farkındalığa orada erişiliyor, oraya giden herkes farkında oluyor ve aydınlanıyormuş” diyerek, Nepal, Hindistan bölgesine giden de var. İşin trajikomik yanı, bu yolculuklar ve kamplar bittikten sonra yani bilinçteki sıçrama yavaşlayıp rutine döndüğünde, eskisinden daha kötü ve berbat bir ruh haline bürünebiliyor insan. Kampta kendi düşüncesinde hareket edenlerle bir hafta kaldıktan ve arındığını sandıktan sonra, kendi kaosuna dönünce hayal kırıklığı, acı, hüzün, geçmişe (kamp hayatına) özlem baskın hale geliyor. Keşkeler satın alınıyor farkındalığa erişmek için. Bu da bir nevi farkındalık bağımlılığı oluyor diyebilir miyiz? Bilemedim açıkçası
Konumuz farkındalık… Çok da deşmeyelim konuları fakat farkındalık yolculuğu “doğduğun coğrafya kaderindir” cümlesini şiar edinerek yola devam etmektir diyebiliriz. Dere kenarındaki bir evde doğmuş ve büyümüş bir çocuk ile kurak bir coğrafyada doğmuş ve taşıma suyla büyümüş bir çocuğun hayatla olan farkındalığı bambaşka olacaktır. Zengin bir ailede doğmuş çocuğun farkındalığı ile yoksul bir ailedeki çocuğun farkındalığı da pek tabi aynı olmayacaktır. Zamanında ideolojileri, siyasal sistemleri ve inanç kültlerini araştırırken bir detay çok dikkatimi çekmişti. Konum olarak kendisini üst seviyede gören elitler (buna inançları da dahil edebiliriz) aşağı tabakada (inançlarda da farklı mezhepler ve inanışlar) gördükleri herkesi, sahip olduğu her şeyi elinden almaya çalışan tehlikeli varlıklar olarak görüp, onlara karşı güç kullanacak yapıyı inşa ediyor etrafında. Farkındalığın, aydınlanmanın, uyanışın da boyutları burada şekil değiştiriyor. Farkında olan ve uyanan bir işçi haklarını almayı, uyanan bir halk, siyasal sistemde daha fazla özgürlük istemeyi, farkında olan bir kadın, erkeğin kölesi olmadığını, farkında olan bir çocuk, ailesinin dayatmalarına rağmen kendi gerçekliğini inşa etmeyi öğrenir…
Hangi farkındalık bir olana hangi farkındalık bütüne hizmet eder. Farkındalık ve aydınlanma, sömürüyü, baskıyı, zulmü görmezden gelip, herkes kendi bacağından asılır nidalarıyla yola devam etmek midir? Pulitzer Ödüllü gazeteci Kevin Carter, bir akbaba ile çocuğun fotoğrafını çektikten sonra olay yerinden ayrılması ve oradaki çocuğa ne olduğunun yanıtını vermemesi nedeniyle gelen eleştiriler sonrasında intihar etti.
Bugün yaşadığımız dünyada, farkındalık ve aydınlanma konularında ahkam kesen ve ben bireyselliğinde kaybolmuş bir sürü kayıp ruh kendini hoca diye göstererek, insanların ruhlarını intihara sürüklüyor. Olması gereken oluyor, boşverin açları sefilleri, boşverin yakılan yıkılan doğayı, bunların hepsi senin içinde oluyor, kapat gözlerini meditasyon yap, kendi içinde özgürleş bak dünya da iyileşecek! İşin ilginç yanı insanlar buna inanıyor ve bu absürt fikirlere kapılarak, aydınlandığını sanan ama kocaman bir karanlığın içinde olan bu enerji baron ve baroneslerinin peşi sıra sürükleniyorlar.
Farkındalık için öykü yazmaya ve öykü aramaya gerek yok. Erdem’den, Etik’ten, Sevgi’den, İyilik’ten, Hoşgörü’den, Anlayış’tan nasibinizi alın, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Dünyaya, hayata, insanlara dokunun, emin olun en büyük farkındalığı o zaman yaşayacak ve aydınlanacaksınız. Tecrübeyle sabittir, gülümseyin ve yola çıkın
Kevin Carter hikayesinin detayları
https://www.sozcu.com.tr/2015/yazarlar/soner-yalcin/cektigi-cocuk-fotografi-intiharina-neden-olan-gazeteci-928849/