Site icon Yuvaya Yolculuk Dergisi

Kendini aşmak (1)

Kendi mutlak varlığını, tanımak üzere yola çıkmış biri için birçok yol vardır şu alemde. İnsanların çoğu mensup olduğu din ile kendini bildiğine inanırken ve bu bilgilerle olgunlaştığını sanarken kaybolmuştur kendini bilemeden. Çoğunluğun inandıklarını öğrendiğimizde büyüdüğümüzü sanırız hep. Çünkü etrafımızda ki bizden büyük kişilerin deneyimlediği yaşam sahasına biz daha yeni girmişizdir. Onların inandıkları ve bildikleriyle kendi varlığımızı ve bütünlüğümüzü bildiğimizi sanmışızdır.

Asıl sorun da buradadır.

Biri Tanrı der tapar diğeri Allah. Biri taş der tapar diğeri kitap. Biri doğa der tapar…

Kendini aşmak

Birileri bir din yaratmış. İçini tanrının kutsallığını ve o tanrının direk temas kurduğu kutsal olan kişilerin yaşantılarını ve bunların bizi yola getireceğine inandıkları yaptırımlarla dolu olan dışardan bakınca sarsılmaz temellere sahip olduğuna inandığımız ama içine girdiğimizde bizi belli bir şekilde bir arada tutmayı hedefleyen bir programlar topluluğu olduğunu fark etmişizdir. Bunu fark eden kişi kendi olma yolunda büyük adımlar atmıştır.

Dini anladığımız kadar olduğunu düşündüğümüzden anlayışla gelen idrak bizi yolun sonuna değil de daha bilinmez yollara sürüklemiştir. Bu yollarda kaybolanlar çoktur. Bu kaybolanların çoğunluğu yüzünden kayboluş kutsal sayılmıştır. Kimisi ise kaybolmayı değil keşfetmeyi arzular. Yolun sonunu görmeyi yürekten ister. Sonsuzluğun eşiğinde bir ileri geri bakar. İşte onlar kurtuluşa ve özgürlüğe yaklaşanlardır.

Biz bilinmeyene korku dolu gözlerle bakmayı öğrenirken kadim ruh her an bizi kendimiz olmaya davet etmiştir. Kendimizi koşulsuzca kabul edip olduğumuz kadim varlığı görmemiz için yola gelmemizi istemiştir Bilinmeyenin oluşturduğu baskıyı, biliyor olmak yok eder diye diye oluşturulan sınırlı bilgilerle en kutsal olanı ötekileştirip kendimizi bir sınav ve rekabet ortamına sürüklemişizdir.

Çoğu yanlış soruların cevaplarını bularak geçtiğini düşünürken ve bunun sarhoşluğu ile cenneti başka bir alemde ararken yitip gitmiştir. Kendi olma yolunda olup da bildiğim bir şey varsa hiçbir şey bilmediğimdir diyen kişi bilecektir. En azından bilmediğimizin farkındaydık. Dünyada nefes alıyor olmayı o kadar büyüttük ki önemli olanın nefes olduğunu sandık. Evet nefes önemliydi lakin bahsetmeye çalıştığım nefes iki oksijen atomunu içimize çekmekten daha ötede bütün var oluşu bir nefesle içine çekmekti. Yolun sonuna gelmek için aşılması gereken sınırlar vardı. Sonsuzluğu hak eden sadece sonsuz olandır. Sonsuz olan ise bize öğretildiği gibi tanrıdır. İnsan ölümlüdür derler hep dinler. İçinde ki kutsal olan varlıktan habersiz ötekileştirdiği kadim ışığı ile cevabı hep dışarıdan bekler. Biri bana olan biteni anlatmalı ki ben idrak edeyim diyen birine yardım edilse de dokunuş ve sonsuz oluş içeriden filizlenir. Ve çoğu din içe yönelmeyi koşullandırsa da hep taraf vardır. Bir suçlu insan bir karanlık şeytan bir yaratıcı hep bir başkası vardır. Çünkü dinlerin hemen hemen hepsi insani sınırlandırır. İnandıkların sınırlarındır.

Allah’ın onu ceza için yeryüzüne gönderdiğine inanan birine hayır sen tanrının mutlak yansıması ve kendisisin dediğimizde onun bunu anlamasını bekleyemeyiz. Gerçeği arzulayanlar için tek bir yol vardır kendini aşmak. Kendi etrafında ördüğü bilgi ve yargı duvarını görüp inandıklarını emin olduklarını bir kenara bırakabilecek cesareti sağlayıp öteye adım atmak. Sonsuzlaşmaya giden yola ulaşmayı istemek. Hakikate ulaşmak çok kolaydır. Lakin önünde duran dünya değildir bunu bilmek gerekir. Önünde duran senin doğduğuna ve yaşadığına inandığın benliğindir. Yolundaki taşları oraya koyan sensindir. Yola yol diyen taşa taş diyen kimdir. Bunun cevabı en derinlerde verilir. Din bizi tanrıya ulaştırmaz bunu hiçbir kimse yapamaz mutlak olana ulaşmışlar dışında. Çünkü tanrıyı bilmek için akıl gerekiyorsa tanrıya dokunmak için sınırsız olmak gerekir

Gerçeğin zerreye nüfus edişi içinde aşamalar gerekir.
Bildiklerinin farkına var.
Bildiklerinin ötesine geç.
Bilmediklerini fark et.
Bilişinin gerçeği şekillendirdiğini anla.

Tamam dedik din bir yere kadar hakka götürür. Birde kolayı vardır her şeyi inkâr et ve içindeki inananlara isyan et deki ben bu kadar değilim. Biliyorum ben sınırlı bir hayata sahip olan bir varlıktan çok daha öteyim. İçine sor yolun sonu neresi nereye gidiyorsun niye gidiyorsun ve hangi amaçla gitmektesin.

İçindeki yaşam ışığını fark et ona sarıl onunla dans et birleş bütünleş.
Ayrılığın seni hangi noktaya getirdiğini seyret.
Varoluştan kendini ayrı bir varlık olarak gören parçana sahip ol deki ben varoluşun kendisiyim. Demekte etmez hayal et sonsuz oluşunu genişle uzan en sonu olmayan yerlere.

Dine koşulsuz bağlı kişi ruhun sonsuzluk denizi içinde bulunan bir akvaryumun içinde ki balık gibidir. Deniz ise ruhsal bir alem su yaratıcıdır lakin sonsuzluğu keşfetmek için spiritüel öğretiler bir sonraki basamaktır. En azından denizi görmeye niyet etmek için akvaryumdan dışarıya bakmak gerekir. Korkanlar akvaryumda buyur ölür. Kendini aşıp gerçekleştiren ise tekrar dirilir…

Bir sonra ki için ruhsallıkta aşılmalıdır.

 

Devamı gelecek…

 

Exit mobile version